0530***: Öğrendiğine göre artık bir sorunumuz kalmadı.
Lavin: Bunu kast etmediğimi ikimizde biliyoruz
530***: Burada anlatamam.
530***: Buluşup konuşacağız.
Lavin: Sen kimsin senle bulusucam ya ben
530***: Hayatında şüphelerle yaşamaya devam etmek istiyorsan keyfin bilir.
Lavin: Aynen
Numarasını kaydettikten sonra telefonu kapatıp çantama attığımda gelmiş olduğumuzu fark ettim.
Arabadan indiğimizde buluşacağımız arkadaşlarımızı görüp yanlarına ilerledik. Yolda biraz hasret giderdikten sonra kafeye girip her zamanki köşeye oturduk.
Ortamda koyu bir muhabbet geçerken benim tek düşündüğüm şey bugün olanlardı.
4 ay boyunca nasıl fark etmedim?
En başından beri kandırıyor muydu?
Cidden beni hiç sevmedi mi?
Ailemin ona ne zararı olmuş olabilir?
Beni de mi öldürecekti?
Her şey planlı mıydı?
Anılarımızda mı yalandı?
Kendini kurtarmak için mi benimle sevgili oldu?
Neden böyle bir şey yaptı ki..?
Düşüncelerimi ona karşı söyleyememek, hepsinin içimde kalması çok zor. Kendimi ele vermemek için zor tutuyordum.
Neyse ki Alexandre bozuntusuyla bu sorunu belki çözebilirdim.
Nasıl bu kadar emin konuştuğunu anlayamamıştım. Devletten bile güçlü olduğunu ima etmişti. Bu adam kim olabilirdi ki?
Beni düşüncelerimden ayıran kişi Eylül olmuştu.
"Lavin lavaboya gidelim hadi." dedikten sonra elimden tutup çekiştirmesi bir olmuştu.
Lavabo zaten küçük bir yerdi, içeride de sanırım kimse yoktu.
"Derdin ne bakalım?"
"Ne alaka, bir şey yok."
"Sen 9 yıllık arkadaşını mı kandırmaya çalışıyorsun bana mı öyle geliyor?"
"Lütfen şu lanet ortamdan çıkıp bize geçelim mi? Akşam sergi var hem ona hazırlanırız, hem de hazırlanırken anlatırım."
"Lan sergi vardı değil mi? Tamam hadi bizimkilere söyleyip kalkalım."
Lavabodan çıkıp masaya doğru ilerledik ve Eylül konuşmaya başladı.
"Arkadaşlar biz Lavinlere geçiyoruz."
"Evet, akşam sergi için haberleşiriz. Adresi hepinize atacağım, 19.30'da hepiniz orada olun." ———————-
Eve gelip direkt hazırlanmaya başlamıştık, bir süre sonra Eylül'ün aklına gelmiş olacakki ne olduğunu sordu.
"Ee anlat bakalım, neden üzgündün bugün?"
"Çok bir şey yok ya, sadece ailemin katilinin Selim olduğunu öğrendim o kadar."
Galiba Eylül'e inme indi. Hiçbir şey demeden yüzüme bakakalmıştı.
"Eylül??"
"Taşşak mı geçiyorsun?"
"Bence en büyük taşşağı benimle geçiyorlar." Olayı kısaca anlattım. Ağzı açık bir şekilde dinlemişti.
"Zaten o karakol çıkışlarına apar topar gelmesi sence de garip değil miydi?"
"Nasıl bu kadar salak olduğumu anlamıyorum. Başıma şimdi de Alexandre çıktı, ne yapmalıyım sence?"
"Bir şey diyeceğim ama kızma."
"Kesin kızacağım ama söyle."
"Alexandre ile shipledim."
Yüzüne nasıl bir bakış attım bilmiyorum ama anında susmuştu.
"Sana da bir şey denmiyor, mal."
Kendi aramızda böyle didişerek hazırlanmıştık. Kendi sergim olduğu için ekstra özenmiştim.
Eylül'de hazır olunca evden çıktık. Arabayı çalıştırdım ve sergi yerine doğru yol aldık.
Tam girişe geldiğimizde telefonuma baktım ve ekranda 19.27 yazıyordu. Hızlı adımlarla içeri girdim, çoğu kişi daha gelmemişti o yüzden derin bir oh çektim.
Gelmiş olan insanlara selam verip biraz sohbet ettim. Zaman hızlı geçmişti ve salon dolmaya başlamıştı. İnsanların benim yaptığım şeylere güzel gözlerle bakması, çok gurur vericiydi.
Konuşan insanları duyuyordum, bazıları hemen satın almak istediğini söylüyordu ve bu gerçekten iyi hissettiriyordu.
Etrafta gözlerimi gezdirirken, sarsılmıştım. Dangalağın biri bana çarpmıştı. Kafamı kaldırıp baktığımda 2 çift kahve gözle karşılaştım, sanki yüzümde bir şey varmış ve anlamaya çalışıyormuş gibi bakıyordu.
"Bön bön bakmak yerine özür mü dilesen acaba?"
"Bende memnun oldum Lavin."
"Pardon?"
Yavaşça elini uzattı ve kendini tanıttı.
"Alexandre Leister" dedi ve sırıtmaya başladı.
——————————
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.