-2- (Düzenlendi)

8K 492 188
                                    

Gözlerimi ovuşturdum sertçe. Kurumuş kan elime geldiğinde dudaklarım titredi. Yavaşça ayağa kalktım. Aynayı es geçmedim. Yansımama baktım.

Gözümden ince bir çizgi halinde boynuma kadar akmış kan kurumuştu. Çevresi kıpkırmızıydı. Saçım kuş yuvası gibiydi. Üstümdekiler tozlanmıştı. Acıkmıştım. Saatlerdir güneş ışığını görmemiştim. Depoda bir pencere bulunmazdı.

Hızlıca üzerimdekilerden kurtulup duşa girdim. Belkide saatlerce çıkmadım ama üzerimdeki kandan arınmıştım. Saçlarım temizdi ve güzel kokuyordu.

Bornozuma sarılıp ipini sıkıca bağladım. Duştan çıktıktan sonra dolabıma ilerledim. Gözlerim dolabı taradı baştan sona. Bol bir swet ve eşofman giydim. Hava soğuktu. Hatta duruma bakılırsa dışarıda kar yağıyordu. Umrumda değildi. Dışarıda kar topu oynayan küçük çocuklar, sevgililer ve aileler sinirlerime dokunuyordu.

Saçımda ki havluyu çıkarıp yatağa attım. Güzelce taradım sonra siyah saçlarımı. Kurutma gereksinimi duymadım. Kendi kendine kururdu. Yatağın üzerinde ki bornozu ve saç havlusunu alıp banyodaki askılığa astım.  Büyük ve açık renkli odam, dışarının beyazlığı ile iyice aydınlanmıştı.

Bu bendim işte.

Beyaz, aydınlık, neşeli ve huzurlu.

Baban.

Tek bir kelime ise beni siyah, karanlık, mutsuz ve huzursuz yapabilirdi.

Boynumu ovuşturdum. Ağrıyordu. "Delireceğim." Kendi kendime söylenip yatağa oturdum.

Bok ağlarsın. Göz yaşı senin sevenin gibi amına koyayım. Yok.

Yatakta deli gibi oturmaktan vazgeçip yattım. Gözlerimi kapattım. Haftada sadece birkaç saat uyumanın verdiği etki ile döndüm durdum. İçimi kaplayan bir huzursuzluk vardı. Şüphe içimi yiyip bitiriyordu.

"Ne halt yiyorsun baba?" Diye fısıldadım. "Sakladığın ne?" İçli bir nefes aldım. Hislerim kuvvetliydi. Babam şu aralar inanılmaz gergindi. Sakladığı birşeyler vardı ve bu onu huzursuz ediyordu.

Uyuyamayacağımı anladığımda aşağıya indim. Ev buz gibiydi. Babam evde miydi onu dahi bilmiyordum. Mutfağa girip birkaç şey yiyebilirdim. Gıcırdayan parkeler eşliğinde mutfağa girip buzdolabını açtım. Kısaca göz gezdirdim. Hiçbir şeyle uğraşamazdım. Hazır sandviçi alıp yanına da bir tane paket meyve suyu çıkardım. Ayakta tezgaha yaslanmış bir şekilde karnımı doyururken duyduğum haykırış ile duraksadım. Adrinalin vücudumu ele geçirirken bomboş ve sessiz evden neden haykırış sesi duyduğumu düşündüm.

Delirdin bişi yok bişi yok sakin ol.

Tedirgince yutkunurken su içmek için bardağa uzandım. Evi inleten bir haykırış daha duyunca panikle uzandığım bardağı düşürdüm. Bardak kırılıp ses çıkarırken elimle ağzımı kapadım.

"Siktir ya." Babam evde miydi bilmiyordum. Evdeyse ve sesi duymuşsa yaklaşık birkaç saniye içerisinde burada olurdu. O yüzden hızlıca kırılan bardak parçalarını avuçladım. Parmak uçlarımla dikkat ederek toplayacak halim yoktu. Cam parçaları elimi keserken hızlıca çöpe boşalttım. Ellerimi arkamda yumruk haline getirip gözlerimi yumdum.

1

2

3

Herhangi bir adım sesi dahi yoktu. Sanırım ev gerçekten boştu. Babam evde değildi.

Haykırış sesleri neden geliyordu?

Hava neredeyse kararmak üzere olduğundan ve ev güneş görmediğinden kapkaranlıktı içerisi. Tedirgin adımlarım kapıda durdu.

Odana git.

Odama gitmeliydim. Merdivenlerden hızlı hızlı çıkarken birisi sanki boğazı yırtılacakmışçasına haykırdı yine. Durdum. Karanlık koridora baktım. Sonu yokmuş gibiydi. Derin bir nefes alıp ani bir kararla geri döndüm. Işığı yakmak için elim duvarı aradı. Birşey göremiyordum. Bir bağırış ardından daha kuvvetli. İrkilip titremeye başlarken elim ışığı buldu.

Elektrikler yoktu.

Bütün cesaretimi toplayıp hızlı adımlarla haykırışların geldiği depoya ilerledim. Kapı kapalıydı. İki kez vurdum. "Orada kimse var mı?" İnanılmaz gerilmiştim.

"Yardım edin!" Diyerek var gücüyle çığlık attı içerdeki kişi. Kapıyı açmaya yeltendim lakin kilitliydi.

"Sakin olun. Sizi oradan çıkaracağım." Koşarak odama çıktım. Çekmecelerimi, dolaplarımı hızlı hızlı karıştırırken bulduğum tel tokayı avucumda sıkıp depoya geri indim.

Kilidi kavradığım sırada içeride ki kişi bağırmaya başladı. Ellerim yüksek sesle dahada titrerken tel tokayı kilide soktum. Evirip çevirmeye başladım ama açamıyordum. İçerideki adam ise sanki acı çekiyormuş gibi bağırmaya devam ediyordu. Sabrımın tükendiğini hissettiğimde demir kapıya sertçe vurdum. "Kes sesini!" İçerideki ses susunca derin bir nefes alıp tekrardan kilidi açmayı denedim. Ümidimi kaybedeceğim sırada duyduğum tık sesi ile rahatlayıp kapıyı hafifçe araladım.

İçeriyi ayın ışığı aydınlatıyordu. Çok iyi biliyordum depoyu. Kafamı araladığım kapıdan içeri sarkıttım.

Bir adam vardı. 30'larında olmalıydı. Eli yüzü kanla kaplanmış, elleri zincirli, kıyafeti sırtından yırtılmış daha rahat kırbaçlanılması için. Belirli yerlerinin yakıldığı belliydi. Bıçakla çizilmişti vücudu.

Tanıdıktı.

"Armin." Dedi adam nefes nefese. "Babanın odasında cam kenarındaki dolabın içinde gizli bir bölme var! Şifre 2904. İçindeki evrakların hepsini incele!" Acelesi varmış gibi konuşuyordu.

"Siz iyi misiniz?" Dedim adama doğru ürkek bir adım atarken.

"Duydun mu beni! 2904!" Diye hiddetle fısıldadı.

"Tamam, duydum. Sakin olur musunuz? Adımı nereden biliyorsunuz?" Dedim adama yaklaşıp kelepçelerinde göz gezdirirken.

"Babanın sağ koluydum." Dedi. İliklerime kadar ürperdiğimi hissettim. Babamın sağ koluysa neden onun deposundaydı ve neden işkence görmüştü?"

"Kötü birisin." Dedim bir adım uzaklaşırken. "Hayır kızım. Zorundaydım. İhanet ettim ve bedelini de ödüyorum. 2904. Unutmamalısın! İçinden tekrar et."

2904.

"Kelepçelerinin anahtarı babamdadır. Ve emin ol kesilebilecek birşey değil." Dedim üzgünce.

"Su. Su verir misin?" Gözlerim etrafı taradı. Bir pet şişe gördüm. Elime alıp kapağını açtım. Ardından burnumu yaklaştırıp kokladım. Suydu.

2904.

Şişeyi adamın dudaklarına koyup yukarı kaldırdım. Adam kana kana suyu içerken bitince şişeyi kenara fırlattım.

"Armin-"

Adam cümlesini tamamlayamadan kulak tırmalayıcı bir silah sesi duyuldu. Az önce benimle konuşan adamın alnının ortasında şimdi bir delik vardı. İrkilip gözlerimi kapadım.

"Burada ne işin var minik kızım?"

İZLERDEKİ HAYKIRIŞLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin