-14-

4.9K 296 280
                                    

Toprak zile bastığında arkamı dönüp buradan gitmek için bir adım attım. Kolumu tutup tekrar beni yanına çekince çaresizce kapının açılmasını bekledim. Kapıyı açan kişi üvey kızlarıydı. Beni görür görmez kaşlarını çattı.

"Bu kim?" Toprak o kızdan hiç hoşlanmamıştı. Bunun farkındaydım.

"Kardeşim." Toprak'ın bana kardeşim demesi yüzünden tebessüm edecek gibi oldum ama gülüşümü bastırdım.

Toprak elimi tutarak beni içeriye çekiştirdi. Derin bir nefes alıp olacaklara odaklandım. Bütün ev halkı salonda oturuyordu.

"Bunun burada ne işi var?" Ayça Hanım tiksinircesine sormuştu sorusunu. Diğerleride tam ağzını açacaktı ki Toprak konuşmaya başladı.

"Armin bizim evimizde kalacak. Bir hafta sonra ise zaten taşınacağız. Eğer Armin'i istemezseniz benide unutun." Hepsi sustuğunda Toprak başını sallayıp belime elini koydu. Herşey çok hızlı gelişiyordu.

Biz yukarı çıkarken hepsi arkamdan sinirli gözler ile bakıyordu, hissediyordum. Eski odama değilde başka bir odaya girdiğimizde kaşlarımı çattım.

"O oda zaten hazırdı. Neden orada kalmıyorum?" Toprak ensesini ovuşturup bana baktı.

"O kızın odası." Başımı 'tamam' anlamında sallayıp misafir odasındaki yatağa oturdum. Toprak telefonu çaldığında burnundan sert bir nefes alıp açtı. Bir süre karşı tarafı dinledikten sonra hiçbirşey demeden telefonu kapattı.

"Güzelim benim çok acil bir işim çıktı. 4 saate kalmaz gelirim. Birşey olursa kapıyı çarp ve marketin yanındaki parka git. Eve geldiğimde seni bulamazsam parka giderim bende. Sana bir telefon almak şart, özür dilerim aklımdan çıkmış." Ben ağzımı açmadan yanağımdan hızlıca öpüp dışarı çıktı. Arkasından mal gibi baktığımı fark edince başımı iki yana sallayıp güldüm. Şapşikti.

Uykum vardı. Uyuyamayacağımı biliyordum. Aşağı inmeyecektim. Aptal değilim boşuna kalbimi kırmama gerek yoktu.

O yatakta ne kadar duvarı seyrettim bilmiyordum. Boğazım kuruduğunda aşağı inip inmemek konusunda biraz düşünsemde cidden boğazımdaki kuruluk beni rahatsız ediyordu.

Yavaş adımlarla aşağı indiğimde salonda Ayça Hanım ve Tahir Bey dışında herkes vardı. Onları takmadan mutfağa doğru ilerledim. Kendime bir su doldurup içerken onlar beni hiç görmemiş gibi konuşmalarına devam ettiler.

Mutfaktaki masaya oturup içerdeki yoğun aile sevgisi kokan manzarayı seyretmeye başladım. Benim varlığımı bile unutmuşlardı. Adını bile bilmediğim kızın şen kahkahaları içeriyi doldururken ortamdan soyutlanmış gibi sadece izledim.

"Ya vallahi ısırıcam şimdi." Arlas, adını bilmediğim kızı gıdıklamaya başladığında kız kahkahaların arasında Aren'e sığındı.

"Abi yardım et ya!" Aren kızı kucağına alıp ayağa kalktı.

"Bırak Selin'i Aren." Arlas'ta ayağa kalkıp ikilinin önünde durdu. Arlas ve Aren kovboy filmlerindeki gibi bakışırken isminin Selin olduğunu öğrendiğim kız şen bir kahkaha daha attı.

Onun kahkahaları arasında boğuldum.

Aren Selin'i dikkatlice koltuğa bırakıp yanına oturdu. Aralarında gülüşürken küçük bir tebessüm ile izledim onları.

"Film izleyelim mi ya?" Ares'in sorduğu soruya Selin hemen cevap verdi.

"Rapunzel! Aslında ben Rapunzel'e benziyorum. Beni o kaleden kurtaranlarda sizsiniz!"

Sen Rapunzel'e benzemiyosun. Seni kimse kurtarmadı. Sen kendi başının çaresine bakıp kendi bedenini kendin kurtardın.

İZLERDEKİ HAYKIRIŞLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin