Emre ile ayrıldıktan sonra özlem ile birbirimize baktık. Çok sık görüşemezdik. Hatta 5 yılda 1 kez görüşmüşlüğümüz bile vardı. Babasını severdi fakat babası onu sevmezdi. Annesi ise hergün başka bir erkek ile yatıyor bütün ilgisini oğluna değil o adamlara veriyordu. Benim yanımdayken çok sık gülerdi. Yatılı okulda okuyordu. Eve gelmezdi çoğunlukla. Babasından sadece birkaç defa şiddet görmüştü o da çocukken. Biz sırdaştık, dosttuk, kardeştik; biz düşmandık, rakiptik.
Güldükten sonra kavga eder bir iki dakika konuşmaz sonra aynı anda birbirimize bakıp gülerdik. Emre çok kıskanırdı beni. Öz kardeşi olduğumu sanıyordu o zamanlar benim gibi. Anne ve babamızın bana ilgi gösterdiğini düşünür, saçımı çekerdi. O geldiğinde üzülmesin diye yaralarıma fondöten sürer, uzun giyinirdim. Yanında mutlu gözükürdüm. Şuan ise sadece üvey olduğumu biliyordu. Yaşadıklarımın çeyreğinden haberi yoktu.
"Bu evi sen mi tuttun?" Öz dedesinin, kendisi yerine üvey torununa bütün mal varlığını vermesi onun yıkımı olurdu. Bunu bilmesine gerek yoktu.
"Evet." En sevdiğim özelliği birşeyleri çok sorgulamamasıydı.
"Armi-"
"Ne bok yedin yine." Ensesini ovuşturup konuşmaya başladı.
"Ben buraya yatılı birini davet ettim. Beraber oyun falan oynayacağız." Başımı salladım onaylarcasına.
"Evcilik mi?" Bir iki saniye algılamaya çalıştıktan sonra ani bir hareket ile yataktaki yastığı alıp bana fırlattı. Yastık yüzüme saatte 5.000 km hızla çarptığında dengemi sağlayamayıp yere yapışıp tiz bir çığlık attım.
"Emre senin ben!" Emre panikle yanıma gelip saçımdan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı. Sinirle erkekliğine vurduğumda bu sefer o bağırdı.
"Lan hala olamayacaksın gerizekalı." Acı içinde inleyip üstüme atıldığınde kolunun arkasından geri doğru koşmaya çalıştım ama o bana doğru bile dönmeden kolunun altından geçmeye çalışan beni sıkıştırdı. Omzuna alıp yatağa sert bir şekilde fırlattığında yataktan sekip yere yapıştım.
O 'nihahaha' şeklinde cadı gülüşü attığında ağrıyan belimin acısını unutup ayağa kalktım ve saçını çekmek için bir hamle yaptım. Tabiki yemeyip elimi tuttu. Korku içinde arka tarafa baktığımda yutkunup o da o tarafa baktı. Şeytanca sırıtıp saçını tüm gücüm ile çektim. O da can havli ile bağırıp benim saçıma yapıştı. İki büklüm birbirimizin saçını çekerken kapı kırılırcasına açıldı.
"Armin!" Artık hanım falan kalkmıştı. Doğu ve Fırat'ın endişeli bakışları bizim neredeyse yere doğru çökmüş halimizi gördüğünde yerini dehşete bıraktı ardından ise kahkaha atmaya başladılar.
"Sizin korumanız gereken kişi darp ediliyor yalnız ha!" Benim acılı sesime aldırmadan anırmaya devam ettiler.
"Barış'ı çağırdım!" Emre'nin konuşması ile bu halimle bile omuz silktim.
"Banane!" Saçını biraz daha çekiştirdim.
"Asker olanı." Anında ayakta kalmamı sağlayan tek şey olan saçlarını bırakıp yere yapıştım. O da aynı anda saçımı bırakıp yere yapıştı.
"Sen neden bizde kalıyorsun?" İsyan barındıran sesime aldırış etmedi.
"Benim odam nerede?" Beni fazlası ile ciddiye aldığı belliydi.
"2. kat, 3. oda." Mırıldanmamla tebessüm etti. O gelmese bile evimde onun için bir oda vardı. Benim telefonum olmadığı için onunla konuşamazdık hatta ömrüm boyunca Emre ile en fazla 30 kere görüşmüştük ama bağlanmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLERDEKİ HAYKIRIŞLAR
Teen FictionHer susuşum aslında bir haykırıştı. Her susuşum bir kabullenişti. İzlerimdeki saklı haykırışlarım, her sustuğumda kalbime bir çizik attı. 1 çizik. 2 çizik.. 3 çizik... Belkide binlerce izim, izlerimde saklı haykırışlarım ve çiziğim vardı. Gerçek ail...