-15-

5K 310 445
                                    

Başımıdaki ağrı gittikçe şiddetlenirken oflayıp kalemi sertçe masaya bıraktım. Yeni aldırdığım telefonumdan saate baktığımda ağzım beş karış açılacakken kendimi durdurdum. Yaklaşık 16 saattir çalışıyordum.

İnsanlar bazen düşüncelerinden kaçmak ister Yazel. Sen kaçarken bir bakatlığa düşüyorsun. Ama unutma, seni kurtaracak kimsen yok. O bataklığa adımını attığın an ölürsün

Başımı ovuşturup koltuklarda uyuklayan Doğu ve Fırat'a baktım. Gitmelerine izin vermiştim ama gitmek istememişlerdi, ayaktada değillerdi.

Anlamıyorum benim okuduğum kitaplarda mafyalardan korkuyorlardı. Hatta bırak yanında uyuklamayı yanından geçerken bile nefeslerini tutuyorlardı. Benim elit korumalarım kedi gibi birbirine sarılmıştı.

Kahkahamı tutsamdan ağzımdan minik bir kıkırtı çıktı. Uyuşmuş vücudumu esnetip ayağa kalktım. Fırat'a seslendim ama duymadı. Ardından Doğu'ya ama o da duymadı.

"Kalkın artık olum!" Bağırışımla anında irkilip ayağa kalktıkları gibi hazır ol konumuna geçtiler. Kahkaha atıp masanın üzerinden çantamı aldım.

"Bütün işlerimi hallettim. 1 gün izinlisiniz zaten yarın şirkete uğramayacağım." Doğu'nun bakışları duvardaki saate kaydı. Gözleri fal taşı gibi açılırken konuşmaya başladı.

"14 saattir uyuyoruz Fırat." Fısıldadığını sanıp Fırat'ı dirseği ile dürten Doğu'ya mal mal bakarken Fırat gerekli cevabı verdi.

"Sen ne kadar gerizekalı bir adamsın ya!" Ardından bana döndü. "Emredersiniz Armin Hanım." Oflayıp bu şizofren ikiliye baktım.

"Armin değil, Yazel." Tebessüm edip odadan çıktım. Çok saflardı ama iş ciddiye bindiğinde de bir o kadar katı.

Şirketten çıktığımda derin bir nefes verdim. Şirkette Doğu ve Fırat'tan başka kimse Gümüş Sefir olduğumu bilmiyordu ve bu benim işime geliyordu.

Yağmur yağarken sahile kadar bir saat boyunca yürüdüm. Yürümeyi seviyordum.

Yağmurda yürümeyi seviyorsun çünkü bir aptal gibi geçmişindeki kirli ellerin, dokunuşların ve sözlerin yağmurda arınacağını düşünüyorsun Armin.

Yağmur hızını arttırırken deniz kenarındaki bir taşa oturdum.

"Ah be yavrucum bu soğukta neden kalın giyinmedin ki? Sen hasta olunca benim içim gidiyor kızım."

Anılar mıydı bu kadar canımızı yakan? Özlem miydi? Belkide zihnimizde yankılanan geçmiş?

"Ya senden kurtulamayacak mıyız be! Herşeyin ayrı bir dert. Sırf Toprak için eve aldık uslu durmuyorsun! Benim canımın içine zarar veriyorsun!"

Bu cümleleri kururkan kolumu tüm gücü ile sıkıyordu. Canımı yakıyordu. Annem üvey kızı için, canımın içine zarar veriyorsun derken bana zarar veriyordu. Acı bir gülüş döküldü dudaklarımdan.

Hatırla Armin, Tahir Bey'in sen bir parkta otururken seni bulduğunu hatırla. Sen üşüme diye üstüne hırkasını örtüşünü hatırla.

Başım dönerken dizlerimi kendime çektim ve geçmişi susturmak adına şarkı mırıldanmaya başladım.

Sen hastayken senin için nasıl endişelendiklerini düşün! Abinlerin sırf seni güldürmek için evi turladığı ve şebeklik yaptığı zamanı düşün!

İZLERDEKİ HAYKIRIŞLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin