-12

4.3K 270 234
                                    

"Armin?" Duyduğum ses ile anında ellerimle göz yaşlarımı silip tebessüm ettim ve arkamı döndüm. Daha doğrusu dönemedim çünkü koltuk altlarımdan tutulup uçurumdan uzaklaştırılmam, arkamı dönememe engel olmuştu.

"Asker Bey?" Soru sorar gibi konuşmama gülecek gibi olsada gözlerimde ki ıslaklığı fark ettiğinde kaşlarını çattı.

"Kızım boşluğa doğru niye bağırıyorsun diye sormaya gelmiştim de küçük hanım ağlamış. Neden ağlamış?" İçime dolan korku ile aklımdaki tek soruyu sordum.

"Ne dediğimi duydun mu?"

"Hayır uzaktaydım ne dediğini seçemedim ama ses tonundan sen olduğunu anladım." Tebbesüm ediyordu ama ağlamamdan rahatsız olmuşçasına ıslak yanaklarımda oyalanıyordu gözleri.

"Nasıl anladın benim sesim olduğumu?" Dehşet ile konuşmamla gülüp, yanaklarıma bakan gözlerini gözlerime kenetledi.

"Bana boşuna Asker Bey demiyorsun değil mi?" Gülüp başımı iki yana salladım. Gülüşüm sahteydi, fark etmişti.

"İyi misin?"

"İyi miyim?"

Gözlerimin sulandığını hissediyordum. Endişe ile bana bakan 1.90 adama başımı kaldırıp bakıyordum.

"İyiyim, sıkıntı yok." İnanmamıştı.

"Yine sahte bir tebessüm ve sahte bir kelime. Küçük hanım beni kandıramadınız." Gözlerimi devirip başka bir konu açmaya çalıştım.

"Sizin burada ne işiniz var?"

"Peki küçük hanım, senin burada ne işin var?"

Resmiyet kullanmıyordu. Bende kullanmazdım.

"Sadece yürüyüş yapıyordum. Şimdi sen benim soruma cevap ver." Ona sen demem hoşuna gitmiş gibi güldü.

"Burayı benden başka kimse bilmiyor sanıyordum. Kafa dinlemek için çok güzel bir ortam fakat yabani hayvanlar çok. Buraya tek başına nasıl geldin bilmiyorum ama şimdi ailenin yanına götürüyorum seni ve itiraz etmiyorsun tamam mı?"

Ailenin yanına gitmen için bir ailenin olması gerekiyor Armin.

"Hiç gerek yok ben kendim gidebilirim." Israr edeceğini bildiğim için arkamı dönüp karanlık ormana doğru yürümeye başladım. Hava kararmıştı, ışık yoktu. Hayır, ışık vardı. Ayın ışığı aydınlatıyordu ormanı. Tıpkı o depo gibi.

"Asker Bey!" Korku dolu sesime kıkırdayıp yanıma geldi.

"Beni şehirin merkezine götürür müsün?" Orada ışık vardır belki.

"Armin neden eve gitmiyorsun?"

"Lanet olsun benim bir evim yok! Şu karanlık yerden gidebilir miyiz artık?" Yükselmem ile geriye doğru bir adım atıp, teslim oluyormuş gibi ellerini yukarı kaldırdı. Şebeklik yapsada kafasının karıştığını fark edebiliyordum.

"Tamam gel araba bu tarafta." O eliyle önünü gösterirken titremeye başladığımı fark ettim. Hızlı hızlı yürürken Asker Bey'de peşimden geliyordu. Geniş arazinin köşesinde 1 araba vardı. O araba olup olmadığını anlamak için arkamı dönüp Asker Bey'e baktım. Gözlerini 'evet' anlamında kırpınca arabaya doğru ilerledim. Kumanda ile arabanın kilitini açınca arabaya bindim.

"Anlatacak mısın?"

"Hayır."

"Bana güveniyor musun?"

"Hayır."

"Ailenin yanına gidelim mi?"

"Hayır."

Derin bir nefes alıp arabayı kullanmaya başladı. Ayağımı inanılmaz bir kuvvet ile sallıyordum, öyleki araba bile titreyecekti.

İZLERDEKİ HAYKIRIŞLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin