Kamuran Akkor - Bir Teselli Ver
"Hayatıma ziyarete gelir gibi girmedin. Bir hükümdarlığa girer gibi girdin, tüm nehirlerin senin yansımanı beklediği, tüm yolların senin adımlarını beklediği bir hükümdârlığa."
Nabokov
***
Aynanın karşısına geçerek kendime son kez baktım. Üzerime bordo renk boğazlı bir kazak, altıma bileklerimden bir karış yukarıda, siyah, kloş bir etek giymiştim. Gayet sade ve şık görünüyordum. Hava çok soğuk olmamasına rağmen üşüyordum. Beni kınamayacaklarını bilsem, havaya aldırmaz kaban bile giyerdim.
"Ben hazırım." dedim, odamdan çıkarken. Babam aynanın karşısında kravatını düzeltiyor, Serhat ayakkabılarının tozunu alıyor, annem ise feracesini giyiyordu. Hep birden dönüp bana baktılar. "Biz de hazır olacağız inşallah." dedi babam, aynanın önünden ayrılırken. Ardından kendi ayakkabılarını da Serhat'a uzattı silmesi için.
Evden çıktığımızda vakit epey geçtiği için babam, daha geçen yıl aldığı ve hız yapmaya asla kıyamadığı biricik arabasının gaz pedalına yükleniyor, mütemadiyen kolundaki saati kontrol ediyordu. Annem Serhat'a nazar duaları okurken ben öylece camdan dışarıyı izliyordum. Yemyeşil yapraklara, masmavi gökyüzüne bakıyor, mezuniyetin nasıl geçeceğini düşünüyordum. Hayatımda hiç üniversite mezuniyetine katılmamıştım. Lise mezuniyetimin olduğu günü hatırladım. Hayatımın belki de en güzel günlerinden biriydi.
Arabadan indiğimizde karşılaştığım kalabalık dudaklarımın hafifçe aralanmasına sebep olmuştu. Çok fazla insan vardı. Serhat'ın kalabalığın arasına fütursuzca karışmasına karşılık ben geride kalmış, tabiri caizse korkulu gözlerle etrafıma bakınmıştım. Törenin başlamasına daha çok vardı. Geç kalmamıştık.
Kollarımı önümde bağlayarak insanları izlerken, Hale'lerin de burada olduğunu fark etmiştim. Esra ile göz göze geldik. Gülümseyerek bana el salladığında, ben de ona el salladım. Ardından annesi Ayten teyze görüş açıma girdi ve bize doğru yaklaşmaya başladılar. Annem ve Ayten teyze koyu bir muhabbete girişirken gözüm kalabalığın arasında Serhat'ı buldu. Yanında bir kız vardı ve Serhat eliyle beni çağırıyordu. Annemlere hemen geleceğimi söyleyerek yanlarından ayrıldım. Serhat'ın yanına vardığımda elini kızın omzuna koyarak bana gülümsedi. Orta boylarda, sarışın, beyaz tenli bir kızdı, kardeşimin beni tanıştırmak istediği Selma. Duru bir güzelliği vardı. Çekinerek elini uzattığında, yalnızca elini sıkmayı uygun görmeyerek sarılmayı tercih ettin. "Demek sensin kardeşimin gönlünü çelen gizemli kız." dediğimde, utanarak gözlerini kaçırdı Selma.
"Serhat bana hep sizden bahsetti. Sizinle tanışmayı çok istiyordum." dedi Selma, yüzünde gerçek bir gülümsemeyle. Ben de gülümsedim.
"Sen kaçıncı sınıfta okuyorsun?" diye sordum.
"İki." dedi, Serhat'a kaçamak bir bakış atarken. Demek buraya yalnızca kardeşim için gelmişti. Serhat evleneceğiz diyince ben Selma da mezun oluyor sanmıştım fakat olmasa ne çıkardı? Okula giderken de pekala evlenebilirdi. Mühim olan birbirlerini sevmeleriydi.
Anne babasının da halini hatrını sorduktan sonra daha fazla dikkat çekmemek için yanlarından ayrılacağım sırada birisine çarptım. Her yerden insan çıkıyor, önümü zor görüyordum. Bu sebeple farkında olmadan birinin ayağına basmış, başımı da sertçe omzuna çarpmıştım. "Ah, başım!" dedim, elimi alnıma koyarken. Çarptığım adam kendisini geri çekerek refleksle kolumu tuttu. "Çok affedersiniz hanımefendi. İyi misiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münfail
General FictionYılların eskitmekten imtina edeceği bir sevda hikayesi... *** Yayınlama tarihi | 26 Kasım 2023