Lizeta Kalimeri - Salomi
"Sana bir sarılsam şimdi
Kırılsa yalnızlığımın kemikleri
Beni yokluğunla savaştırma
Kaybederim"Özdemir Asaf
Soğuk ve karlı havanın esir aldığı Beşiktaş sokaklarında hızla yürürken Zeliha'nın aklında yalnızca bugün gelecek olan kumaş siparişleri vardı. İçi içine sığmıyordu. Heyecandan yerdeki karları bile umursamıyor, dükkana doğru hızlı adımlarla ilerliyordu. Botlarının karların üzerinde çıkardığı ses dudaklarının iki yana kıvrılmasına sebep oldu.
Babasının hediye ettiği, kendi isminin yazılı olduğu anahtarlığı cebinden çıkardı ve dükkanı açtı. Masanın üzeri dün çıkmadan önce nasıl bıraktıysa öyle duruyordu. Üzerindeki kabanı çıkarıp kenardaki tekli koltuğun üzerine bıraktı ve sandalyesine yerleşti. Mahalledeki kızlardan aldığı siparişleri bir kenara itmiş, Erkan'ın gömleğini yetiştirmek için uğraşıyordu iki gündür. Henüz kumaş yeni eline ulaşmasına rağmen çoktan kumaşı kesmiş, nasıl bir model ortaya çıkaracağını kafasında kestirmişti. Çizim yapma ihtiyacı hissetmiyordu. Erkan çizim yapmadan dikiş yaptığını öğrendiğinde hayret etmişti. Zeliha için ise bu hayret edilecek bir şey değildi.
Elini gece mavisi kumaşın üzerinde gezdirirken dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. Kumaş gerçekten kaliteliydi. Elleri arasında duran kumaşın dikimi bittiğinde nasıl bir şahesere dönüşeceğini, o şaheseri Erkan giydiğinde üzerinde nasıl duracağını düşündükçe kendi kendine gülümsüyordu.
Dükkanın cam kapısının hemen üzerindeki zilin çalmasıyla içeriye birisinin girdiğini fark etti. Başını ileri doğru uzattığında gelenin Erkan olduğunu anlamıştı. Hızla ayağa kalktı ve dikiş masasının üzerindeki kumaşın üzerine kenardaki poşetlerden birini koydu. Sürprizi bozulsun istemiyordu.
"İyi günler. Zeliha Hanım'a bakmıştım." dedi Erkan, neşeli bir ifadeyle.
"Nereden çıktın sen? Hiç beklemiyordum." dedi Zeliha, elini kolunu nereye koyacağını bilemeyerek.
"Sen beklemiyordun ama ben bekliyordum. Saat kaç oldu. İki saattir karşıdaki kitabevinde seni bekliyorum. Meyve verecektim biraz daha geç kalsaydın." Eliyle karşıdaki dükkanı gösteriyordu Erkan. Zeliha'nın kaşları hayretle havalandı. "Beni mi bekliyordun? Ben dükkanı o kadar erken açmıyorum ki. Keşke erken gelmeseydin. Neden beni bekliyordun?"
Zeliha'nın afallamış yüz ifadesi Erkan'ı güldürdü. Öyle tatlı geliyordu ki Zeliha'nın bu halleri ona, gidip pembeleşen yanaklarını sıkma isteğiyle dolup taşıyordu. "Seni kaçıracağım bugün." dedi, Zeliha'ya doğru ilerleyerek. "Kumaşçılar çarşısına gideceğiz. Geçen gün konuştuğumuz kumaşları göstereceksin bana bir bir. Hepsi hakkında yorum yapacağız."
"Nasıl? Senin işin yok mu bugün?" diye sordu Zeliha. Erkan başını iki yana salladı. "Senin işin var mı?" diye sordu.
"Var." dedi Zeliha, muzip bir gülümsemeyle. "Çok önemli bir siparişim var."
"Ne siparişi?" diye sordu Erkan, bir anlık şaşkınlıkla.
"Çok değer verdiğim birinden. Kim olduğunu sorma. Söylemem." Zeliha'nın yüzündeki muzip gülümseme artınca Erkan kendisinden bahsettiğini ancak anlayabilmişti. Dikiş masasının üzerine doğru uzanıp bakındığında Zeliha parmak uçlarında yükselerek önüne geçmeye çalıştı fakat Erkan'ın boyu fazlasıyla uzun olduğu için çabası hiçbir sonuç vermemişti. "Dikmeye başlamış olamazsın gömleği. Daha kumaşı yeni aldım." dedi Erkan, hayretle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münfail
General FictionYılların eskitmekten imtina edeceği bir sevda hikayesi... *** Yayınlama tarihi | 26 Kasım 2023