5. Bölüm

305 12 0
                                    


Tülay Özer - İkimiz Bir Fidanız

"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?
Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var;
Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin..."

Keyifli okumalar

Zeliha'nın odasının penceresinden dışarıyı izlerken, arkamdaki kalabalığın neşeli kahkahalarına kulak asmıyor, öylece sokağa bakıyordum. "Zeliha, bu parfümü geçen hafta amcam getirdi. Almanya'dan. Baksana kokusuna." Emel'in parfümünün kokusunu ben merak etmiyordum, fakat kızlar merak ediyor olmalıydı ki, kısa bir sessizlikten sonra minik bir çığlık kopmuştu. "Ben de sıkabilir miyim?" diyen Berrin'e dönüp göz ucuyla baktım. Tekrar önüme döneceğim sırada Serap'la göz göze geldik. "Melda, gören de damadın ablası değil de, uzaktan bir akrabasısın sanacak. Nişana bir saat kaldı. Giyinmedin bile." dedi, saçlarını hafifçe geriye savurarak. Saçlarını savururken yüzük olan parmağını tercih etmesi yüzüme istihzalı bir gülüşün yerleşmesine sebep olmuştu.

"Hazırlanacağım şimdi." dedim, camın önünden ayrılarak. Ardından kızların arasından geçerek yatağın üzerindeki elbiseyi aldım ve odadan çıkarak banyoya yöneldim. Evde yalnızca kızlar vardı. Yengem ve amcam sabahtan beri bizimkilerin yanındaydı. Serhat'ın nerede olduğu hakkında bir fikrim yoktu.

Ben güya kafa dinlemek için Zeliha'yla beraber bizim eve geçmek için çay bahçesinden ayrılmışken Zeliha kanıma girmiş, beni kendi evine sürüklemişti. Elbisemi ve ayakkabılarımı alıp amcamlara geçerken, mahallenin diğer kızlarının da bizimle geleceğini elbette bilmiyordum. İçeride en az on tane kız vardı. Saatlerdir başımı şişirmişlerdi gerçekten.

Bordo, kalın kumaşlı, sade elbisemi üzerime geçirirken aynadan kendime bakıyordum. Uzun, belime kadar uzanan, hatta belki birkaç parmak belimi bile geçen saçlarımı serbest bırakmak istiyordum. Fakat Zeliha ısrarla saçıma örgüden taç yapmak istediğini söylemişti. Bu sebeple giyindikten sonra fazla oyalanmadan odaya geri döndüm. Zeliha saçımın tam ortasından taç şeklinde geçecek ince bir örgü şeridi yapmıştı. Kalan saçlarımı ise serbest bırakmıştık. Aynadaki aksime bakarken yüzüme uzun zaman sonra ışıl ışıl bir gülümseme yayıldı. Saçım gerçekten çok güzel olmuştu. "Çok güzel oldun be!" dedi Berrin, hayran bir ifadeyle yüzüme bakarak.

"Kardeşimin marifeti her şey." dedim, elindeki tel tokayı saçıma yerleştirmeye çalışan Zeliha'nın elini tutarak. "Vallahi nasıl yapıyor, ben de bilmiyorum."

"Ayol ne yapmışım sanki? Hele sen bir gelin ol. Bak ben sana o zaman şov yapacağım. Gelin başı nasıl yapılır, göstereceğim tüm mahalleye." dedi Zeliha, elini havada sallayarak. Bütün kızlar gülüşürken Serap Zeliha'nın kolunu tuttu hafifçe. "Ben de istiyorum. Şengül ablaya hiç güvenmiyorum. Saçlarımı yolup elime verecekmiş gibi geliyor." Bu sefer ben de herkesle beraber kahkaha atmıştım. "Olur kız," dedi Zeliha, gülmeye devam ederken. "Sana da yaparız bir şeyler."

Bazen gerçekten oturup kendimi Zeliha'yla kıyaslıyor, kendi halime üzülüyordum. Bitmek bilmez hayat enerjisinin yanı sıra, benden kat kat daha becerikliydi ve elinden tabiri caizse her iş geliyordu. Bir kere dikiş yapmayı biliyordu. İkimizin de çoğu elbisesi onun dikimiydi. Hatta çocukken bana verdiği bir söz vardı. İleride eğer olur da ben evlenmeye karar verirsem, söz, nişan, kına hatta düğün, bütün elbiselerimi o dikecekti. Özel dikim gelinlik giyecektim. Bu sözü bana verdiğinde henüz on yaşındaydık ve o elindeki etamin bezine çiçek motifi işlerken, ben babamın çengel bulmacalarını çözmeye çalışıyordum.

MünfailHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin