Ferdi Özbeğen - Bir Gülü Sevdim
"Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın."Ümit Yaşar Oğuzcan
Karanlığın hakim olduğu mutfağa sızan tek ışık, camdan vuran sokak lambasının ışığıydı. Işığın önünde dans eden kar taneleri yüzüme silik bir tebessümün yerleşmesine sebep olurken derin bir nefes aldım. İçeriden gelen kalabalık gürültü başımı ağrıtıyordu.Işığın açılmasıyla yaslandığım mutfak tezgahından ayrıldım. Zeliha elinde çay bardaklarıyla içeri girmişti. "Neredesin kız sen?" dedi, bardakları tezgahın üzerine bırakırken. "Seni soruyor halamlar."
"Nefes almak istiyorum. Keşke biraz müsaade etseler." dedim, gözlerimi elindeki çaydanlığa dikerek. Zeliha çayları doldururken kısa bir an yüzüme baktı. "Şu bardakları götüreyim, geliyorum. Bekle." Çay bardaklarını alarak tekrar içeri yöneldi ve beni mutfakta yalnız bıraktı. Birkaç dakika sonra geldiğinde elinde yalnızca kendi çay bardağı vardı.
"Ne dedin halamlara?" diye sordum.
"Başı ağrıyormuş dedim." dedi, gayet rahat bir ifadeyle. Kendi bardağıyla beraber bana da bir bardak çay doldurdu ve masanın üzerine bıraktı. Mutfaktaki küçük masaya yerleştiğimizde camın olduğu tarafa ben oturmuştum. Perde açıktı. Yağan karı hâlâ görebiliyordum.
"Şu yüzünü düzelt artık Melda. İçim kararıyor seni böyle gördükçe." dedi Zeliha, koluma dokunarak. Gözlerim gözlerini buldu. "Elimde değil ki." dedim, işaret parmağımı çay bardağının ağız kısmında gezdirirken. "Hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden."
"Dükkana gel diyorum sana, gelmiyorsun. Ev kuşu oldun iyice."
Dükkana bilerek gitmiyordum. Dükkana gitmek demek onunla karşılaşma ihtimalimin artması demekti. Bir haftadır onu mahallede hiç görmemiştim. Fakat dükkana gitsem illaki karşılaşacaktık. Kitabevine illaki uğrayacaktı. Bunu kendime yapamazdım. Gözlerimi gözlerinden kaçırmak zorunda olmanın verdiği acı, onu görmemenin verdiği acıdan daha fazlaydı.
"Ne yapacağım dükkana gelip? Sana bir faydam dokunmuyor ki." dedim, çayımdan bir yudum alırken.
"Ne demek faydan dokunmuyor? Sıkıntıdan patlıyorum ben akşama kadar. Konuşacak biri olsun istiyorum yanımda."
"Konuşacak biri var zaten." dedim, imalı bir ifadeyle. "Erkan gelip gitmiyor mu sürekli? Hiç boş kalmıyorsun maşallah."
"Şşt!" Zeliha işaret parmağını dudağının üzerine koyarak masanın altından bacağıma vurdu. "Sessiz olsana! Halamlar duyarsa bir ömür ağızlarından kurtulamam."
"Ne olacak sanki?" dedim, kaşlarımı kaldırarak. "Senin kimseden çekindiğin yok. Halamlar da öğreniversin. Ne çıkar?"
"Kimseden çekinmiyorum, evet." dedi Zeliha, oturduğu yerde dikleşerek. "Halamların burnunu sokmasını istemiyorum yalnızca."
"Bitirdin mi gömleği?" diye sordum. Başını onaylarca salladı. "O kadar güzel oldu ki Melda. Görmen lazım. Öyle çok yakıştı ki!" Mutfağa pat diye halamın girmesiyle içtiğim çay boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım. Zeliha'nın dediğini halam duymuştu. "Ne yakıştı kız? Kime yakıştı?" diye sordu, bir elini beline yerleştirerek. Diğer elinde çay bardağı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münfail
General FictionYılların eskitmekten imtina edeceği bir sevda hikayesi... *** Yayınlama tarihi | 26 Kasım 2023