Sezen Aksu - Kusura Bakma"Hissedince sana vurulduğumu,
Anladım ne kadar yorulduğumu,
Sakinleştiğimi,
Durulduğumu,
Denize dökülen bir pınar gibi."Sabahattin Ali
Çaydanlığı masanın üzerine bırakan Serhat, bir yandan da anneme laf yetiştirmeye çalışıyordu. "Anne bugün izin günüm, altın gününü yarına erteleyemiyor muyuz? Pazar günü altın günü mü olurmuş Allah aşkına ya?"
Annem Serhat'ın serzenişlerine asla kulak asmıyor, yemeğini yemeye devam ediyordu. "Oğlum, benim sesim çıkıyor mu hiç? Beni de kovdu annen evden." dedi babam, çayından bir yudum alırken. Annem tabağından başını kaldırıp babama baktı. "Aşk olsun Hamza."
"Olsun bakalım." dedi babam, gülerek. Serhat masanın altından bacağıma tekme atarak annemle babamı gösterirken gülmemek için kendimi çok zor tuttum. Fakat Serhat'ın böyle bir çabası yoktu. Babam ensesine vurana kadar sırıtmaya devam etmiş, sonra kaldığı yerden yemeğine dönmüştü.
"Baba, Serhat bugün senin arabanla bizi dükkana bırakabilir mi?" diye sordum, oluşan sessizliğin ardından. Babamın kaşları çatıldı. "Siz kimsiniz ve hangi dükkandan bahsediyorsun?" diye sordu birkaç saniye sonra.
"Ben ve Zeliha. Amcamın Zeliha için kiraladığı dükkandan bahsediyorum. Temizlemeye gideceğiz bugün." dedim. Babam anladığını belirtircesine başını salladı. "Olur." dedi.
"Peki sonra ben arabayla biraz dolaşsam nasıl olur baba?" diye sordu Serhat. Yüzünde çok komik bir ifade vardı. Yavru kediye benzeyen bakışlarının babamı etkileyebileceğini düşünüyor olmalıydı.
"Nasıl dolaşmak, nerede dolaşmak, kiminle dolaşmak?" diye sordu babam, bıyık altından gülerek. İzin vereceği yüz ifadesinden belliydi. Babamın eşref saatine denk geldiğimizi o an anlamıştım. Arabası konusunda asla paylaşımcı olmayan babam bugün fazlasıyla bonkör davranıyordu.
"Hiç, öyle. Yani. Bilmiyorum." Serhat bir şeyler gevelerken babam çayını masaya bıraktı. "Gelinim ne yapıyor? Rahatsız etmiyorsun değil mi kızı?" diye sordu, bir anda konuyu değiştirerek.
"Ne rahatsız etmesi baba? Mahallenin önünden geçmeye çekiniyorum babasıyla karşılaşacağım diye."
"Abartma sen de Serhat." dedim, kaşlarımı kaldırarak. "Adam anlattığın kadar sert durmuyordu."
"Öyle değil işte ablacığım. Bana bazen öyle bakışlarını yakalıyorum ki, elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırıyorum."
"Haklı adam." dedi babam. Hepimizin bakışları ona döndü. "Ne?" dedi, kaşlarını kaldırarak. "Bir tane kızı var adamın. Tabii ki damadından hoşlanmayacak. Kız babası olmak kolay mı zannediyorsunuz?" diye sordu. Bunu söylerken göz göze gelmiştik. Bakışlarımı kaçırdım.
"Ne farkı var kız babası olmakla erkek babası olmanın?" diye sordu Serhat. Bunu gerçekten merak ettiği için sorduğu belliydi. Babam derin bir nefes aldı. "Şöyle düşün oğlum. Şimdi sen benim oğlumsun, değil mi? İleride başın sıkışsa, işlerin bozulsa, bir şeye ihtiyacın olsa kime gideceksin? Bana geleceksin. Çünkü ben senin babanım. Ablan bugün evlense, o da başı sıkışınca bana gelecek. Ama benden önce danışacağı bir insan daha var artık hayatında. Kocası."
"Aynı şey karın için de geçerli." dedi annem, konuya dahil olarak. "Önceden bana danıştığın şeyleri artık Selma'ya danışacaksın. Erkek annelerinin de ortak problemi bu. Kaldıramıyorlar herhalde oğullarının başka bir önceliği olmasını."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münfail
General FictionYılların eskitmekten imtina edeceği bir sevda hikayesi... *** Yayınlama tarihi | 26 Kasım 2023