17- KADER

161 19 3
                                    

Bölüm sonunda yazdıklarımı okumanızı öneririm.

9800 kelimelik bir bölüm.
Keyifle okuyun ;)))


Ahsen'den.

Alnıma doğrultulan silah soğukluğunu koruyordu. Bense korkumu.

"Kalk!" Diye bağırdı Melike. Kükredi resmen.

Kalktım. Şu an ona itaat etmekten başka çarem yoktu. Ne yapacağını bilemiyordum ama beni Barış'a götürecekse eğer giderdim. Kulu köpeği olurdum.

Beni yürütmeye başladı. Nereye gidiyorduk bilmiyordum ama koridora yöneldik ve merdivenlerden çıkmaya başladık. Birkaç kez düşme tehlikesi atlatmıştım çünkü geri geri yürüyordum. Metali soğuk silahı alnımdan bir santim geri çekmemişti ve giderek bastırıyordu.

Merdivenin son basamaklarını çıkarken düşme numarası yaptım. Silah alnımdan çekildiğinden ufak bir rahatlama yaşamıştım ama Melike bana hakaretler ederek bağırdığında tüm gücümle ittirdim onu merdivenden aşağı.

Anlık verilen kararlar ne kadar doğruydu?

Silahın hâlâ onda olması kötü olmuştu. Elinde değildi ama onunla beraber düştüğünden hemen yanında sayılırdı.

İsabet ettirebilir miydim, sanmıyordum ama denedim. Zaten deneyecek başka şeyim kalmamıştı. Tek kaçış yolum, birazdan yapacağım şeydi.

Melike kafasını tutarken acıdığından olsa gerek, kazağımı yukarı çekiştirip kemerimden bıçağı aldım. Melike'nin gözleri korkuyla açılırken silahına uzandı ama ona kalmadan, bıçağı ona fırlattım.

Sıyırmıştı.

Karnını sıyıran bıçağı çekip elini acıyla bağırarak karnına koydu.

Şokta mıydım bilmiyordum ama bu süre boyunca hareket edememiştim aşağı inmek için. Merdivenin son basamaklarında, öylece ona bakıyordum. Anlama yetimi kaybetmiş gibiydim. Kulağım uğulduyordu, gözlerim buğulanmıştı. Vücudun sabitti ama titriyordum. Nasıl oluyordu bu bilmiyordum ama hissettiklerim bunlardı.

İçinde bulunduğum andan hızla sıyrıldım ve tüm hızımla merdivenleri inmeye başladım. O sırada ise, Melike bıçağı eline aldı ve bana doğru tutmaya başladı. Fırlatacağı sırada elimle yüzümü kapadım ve olabildiğince kendimi, yüzümü korudum. Bıçağın burnu avuç içimi kesti ama umursamadım. Bıçağı aldığım gibi Melike'ye doğru yürüdüm.

Merdivenin son basamağını indiğimde adımlarım daha bir yavaşladı. Gözüm dönmüş gibiydi. Oldukça sakindim. Korkmuyor, çekinmiyordum.

Yerde yatan Melike'nin tam ayaklarının ucunda durdum ve aynı yavaşlıkla üzerine doğru eğildim. Ardından bir elimle yerden destek alarak üzerinde ona yaslanmadan uzandım.

Benim elimdeki bıçak, karnının tam üstündeydi şimdi.

Onun; ne zaman aldığını bilmediğim silahı ise, benim göğsümdeydi.

DARBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin