12- BİR ADIM

149 22 7
                                    





Derin bir nefes almanın ardından direkt konuya girdim. Sanırım düşünürsem yapamazdım.

"Beni kaçırmaya çalıştılar. İlk kaldığım otelde, iki kişi yanıma gelip benimle oturmak istedi kahvaltı yaparken. Arkadaş edinmek istediğimden olur dedim. Sonra bana yalan söylediklerini anladım. Bir kadın, bir erkekti ve erkeğin belinde bıçak vardı. Bende Barış'a yazdım. O beni arayınca yanlarından uzaklaştım, arkadaşımla konuşup geliyorum diyerek. Lobiye kadar gidip otelin sahibinin oğlunu sordum çalışana. Adam, nereye gideceksinizki Ahsen hanım deyince onun da diğerleri gibi olduğunu anladım. Telefondan Barış bana koş dedi, bende koştum. Dışarı kaçtım. Otelin önünde dolanıp tekrar otele doğru koştum, otoparkında Faruk'u gördüm, otelin sahibinin oğlu. Ona seslenip ona doğru koşarken arkama baktım ama yoklardı. Ondan önce diğer yola atladığımda içlerinden biri beni tutmuştu ama ona çarpan arabayla eli gevşedi, bende o ara kaçtım. Tekrar önüme döndüğümde düştüm birden, çok geçmeden Barış geldi. Beni hastaneye götürdü, sabahtan geceye kadar uyuduğum için aramalarınızı açamadım. O haplar da kalbim hızlı attığındandı, herhangi bir psikolojik tedavi görmedim aslında."

Durmadan, duraksamadan konuştum. Bir şok için, diğer şokun bitmesini beklemeden konuştum. Ben bunları canlı canlı yaşamıştım, onlar zor gelse bile benim için daha zordu.

Tepkilerini göremedim, asla sağıma ya da soluma bakmadım. Şaşırdıklarını bildiğimden görmeme gerek yoktu.

Babamın, "Ama göreceksin." demesine rağmen, soluma yine bakmadım. Beni teselli etmelerini beklemiyordum ama babamın söylediği ilk şey bu olduğundan biraz kırılmıştım.

Kırıla kırıla kalmayacaktım.

Annem sağ tarafımdan bana sarıldığında herhangi bir karşılıkta bulunmadım. Babamında bana sarılmasını bekledim ama yapmadı. Ne tepki vereceğini şaşırdığını biliyordum, sorun etmedim.

"Özür dilerim." Dediğini duydum babamın.

Ağlamayacaktım. Hiçbir şey o gün olduğu gibi olmayacaktı ama babam o günki gibi davranıyordu. Davranmamalıydı. Yaptığı tek yanlış ve özür dilemesi gereken tek olay sürekli kendini suçlaması ve böyle davranıyor oluşuydu.

Bu yaşadıklarım benim üzerimdeki bi lanetti. Bu şirket büyüklerin büyüklerinden kalmıştı ama hiçbirinin başına böyle bir olay gelmemişti. Ben çok düşünmüştüm ama bundan başka bir cevap bulamamıştım.

"Özür dilemeye devam edersen çıkıp giderim baba." Dedim onuncu özürünü dilemiş olan babama. Annem hâlâ bana sarılıyordu ve ben hâlâ karşılık vermiyordum. Veremiyordum. Hareket edersem o günü yaşayacağımı düşünüyordum. Ensemden tutulup çekilmem geliyordu aklıma, nefesim kesiliyordu. Onları o kabusta öldürmem, şimdi anlatınca onları ensemde hissetme dürtüme engel olamıyordu.

Babamdan tarafa bakmak için sadece gözlerimi oynattığımda, elini alnına dayamış ve gözlerini kapatmış olduğunu gördüm. Aynı o günki gibi.

"Ben başka ne diyebilirim bilmiyorum." Demesiyle gözlerimi karşıma çevirdim tekrar. Çok şey diyebilir, yapabilirdi ve bunların hepsi dilediği özrün geçiremediği o kötü hislerin hepsini geçirebilirdi. Ama babam her zamanki gibiydi.

"Beni sevdiğini söyleyip, bana sarılabilirsin baba." Dedim gözümden akan yaşları durduramadığım sırada. Ağlamak şu an istediğim son şeydi ama kendimi durduramıyordum. Sesim de titremişti zaten. Dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtığında nefesimi tuttum ama bana sarılan annem kollarını sıkılaştırarak bunu yapmamam gerektiğini belli ettiğinde geri aldım nefes.

DARBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin