3. Bölüm/Nikah

293 66 61
                                    

Kalbimin Esiri~Berdel

~Ölmek bazen sadece bedenen olmaz, bazen ruhende ölürdü insan~

3. Bölüm=Nikah

İncelediği yerden kopsunmuş artık. İnceledimi tutamazsın ki artık. Sen istesende istemesende kopar kopacağı yerden. Kopmuştu elindeki tüm ipler Mehra'nın. Az önce pişkin pişkin kulağına,'Hazani konağına gelin gidiyorsun' diyen kuzenine acımasızca baktı. Bu kötü bir şaka olmalıydı. Eğer bu kötü bir şaka değilse, işte o zaman kaldıramazdı. Şaşkınlıkla açmış olduğu gözlerle dedesinin yanı başında oturan babannesinin yaşlı gözlerine baktı. O yaşlı gözlerden yaşlar akıyordu. Annesine baktı, keza aynı şekildi annesi. Babası ise çaresizce başını sallıyordu. Yengesi ve sürekli tartışma içinde olduğu kuzenleri, canıma değsin der gibisinden nispet ediyorlardı. Bakışlarını sırayla dedesine, babasına ve annesine çevirdi.

"Ne evliliğinden bahsediyorsunuz siz, ne saçmalıyorsun?" Mehra her ne kadar soru sorsada kimseden çıt çıkmamıştı. Herbiri öylece bakıyordu bu delirmek üzere olan kadına. Çıkmak istiyor ona da müsade etmiyorlardı. Mehra'nın her çıkışında konağın büyük kapısı yüzüne kapanıyordu. En sonunda dedesi konuşmuştu. Dedesi, "Mehra" demişti o kalın sesiyle. "Mehra artık olan oldu. Ağabeyin için bu evliliğe razı olacan. Mecbursun Mehra."

"Mecbur değilim!" Diye haykırdı Mehra valizinin kulpunu bırakıp, ayağıyla iteklerken. "Abim etmişse bir ceza çeksin umrumda değil. Ben şimdi İzmir'e geri dönüyorum."

Kimse konuşmuyor bir tek Mehra ve dedesi konuşuyordu. Behram Depraji oldukça sinirlenmişti.

"Mehra o İzmir'deki ev de benim."

"Olsun ben başımın çaresine bakarım." Mehra susmak bilmedi. Susmamalıydı, eğer şimdi susarsa bir daha konuşmak için fırsatı olamayacağını çok iyi biliyordu.

"Yeter ki gideyim burdan. Şimdi açın kapıyı gildeyim siz koskoca Deprajisiniz bulursunuz bir yolunu." Bir umutla az evvel devirdiği valizini kaldırıp, kulpundan tutarken kapı açılsın diye içinde dua ediyordu. Lanet olası kapı açılmamıştı. Mehra şu an çok çaresizdi. Çaresizce kapının önünde kapı açılsın diye beklerken, ardındaki sözleri işitebiliyordu. Dedesi babasına, "git şu terbiyesiz kızını ikna et demişti..."

Azad Depraji sabah duyduğu haberle kahrolmuştu. Yıllardır memleketinden, toprağından yoksun kalma nedeni olan Hazani'lerin torununu kaçırmıştı oğlu. Oğluna zamanında bas bas 'o sülaleden uzak dur' diye tembihlemesine rağmen oğlu sözünü dinlememişti. Oğlunun bu ahmaklığının kızına kitlenmesine ayrı üzülüyor ama bir yandanda oğlunun canından olmamasına seviniyordu. Büyük kapının önünde adeta açılır umuduyla bekleyen kızına doğru yavaş ve sakin adımlarla ilerledi.

Kızı nefesini hissedince yüzünü ona çevirmişti.

"Baba abimin hatasını bana kitlemeyeceksiniz heralde." Babası sevkatle yüzünü avuçlamıştı.
"Başka çaremiz yok. Sen bu evliliğe razı olmazsan abin ölecek."

Mehra ne abisinin ölmesini istiyor, ne bu evliliğe razı olmak istiyordu. Koca bir vavayle çıkmıştı Mehra'dan. Bu vavayle kabul edişinin çığlıklarıydı...

***

Uzunca basılan korna sesiyle vakit gelmiş olsa gerekti. Mehra kırıp, dökmedeği tek bir eşya bırakmadığı odadan zorraki bir şekilde çıkıyordu. Yengesi ve gözü yaşlı annesi her iki kolundan tutmuştu. Mehra son olarak kırmadığı, gözden kaçırdığı vazoyu alıp ellerinden öfkeyle yere bıraktı. Kollarını hızla kendine çekerken neredeyse annesi yere düşücekti. Olduğu yerde sendeleyen annesine, boynuna kadar akmış siyah rimeliyle, o deniz gibi mavi gözleriyle acımasızca baktı.

KALBİMİN ESİRİ                                                          ~BERDEL~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin