Koşarak şirketin kapısına doğru ilerledim. Arkamdan "Ela! Koşma düşeceksin!" diye seslenen arkadaşımı umursamadan koşmaya devam ettim. Mutluydum be! Mutluluğumuzu da yaşatmıyorlardı! Dün işe alınmıştım ve bugün resmi olarak ilk günümdü. Bu kadar ünlü ve başarılı bir şirkette işe alınmıştım, üstelik patronun sekreteri olarak! Ne şanslı kızım be! Tam kapıdan girecekken bir el ensemden tutup beni geriye çekti. Alara kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Göz devirip "Ne?" diye sordum. "Ne mi? Eğer seni durdurmasaydım o dönen kapının arasında kalacaktın! Bu kadar da saf olamazsın!" dedi bağırarak. Ensemi elinden kurtardım ve yürümeye devam ederken elimi boşver anlamında sallayıp "Benim için endişelenme, iyiyim!" dedim. Arkamdan derin bir iç çekiş sesi geldi fakat durmadım ve şirkete giriş yaptım.
Alara ablam gibiydi. Benim ablam yoktu. Fakat bir kardeşim vardı. Eğer yaşasaydı 2 ay sonra 18'ine girecekti. 13 sene önceydi. 11 yaşımdaydım ve 5 yaşındaki kardeşimle kamp yapmak istiyorduk. Anne ve babamıza çok yalvarmıştık. 4 hafta boyunca yalvarışımızın sonunda kabul etmişlerdi. Arabadaydık. Kardeşim ve ben arka koltukta çalan şarkıya güle oynaya eşlik ediyorduk. Ve sonra bir şey oldu. Annem, babama "Dikkat et!" diye bağırdı. Ve tam o sırada kardeşim ağlamaya başladı. Araba bir sağa bir sola gidiyordu. Sonrasında araba yoldan çıktı ve ağaçların arasına ters bir şekilde düştü. Uyandığımda bacaklarımda küçük küçük çizikler vardı. Ama o çiziklerden daha önemli olan, kolumda kocaman bir kesik olmasıydı. Fakat ben kolumdaki kesiğin varlığını bile hissetmemiştim. Çünkü kardeşimin, annemin ve babamın halini görmüştüm. Kardeşimin kafasından kan akıyordu ve kırılan camlardan biri bacağına saplanmıştı. Annemin kulağının yanında bir cam parçası vardı. Babamın ise burnu ve kafası kanıyordu bir kaç küçük cam parçası kafasına gelmişti. Hızlıca arabadan çıkmaya çalışmıştım. Ön koltukların arasına baktım. Babam telefonunu oraya koyardı. Alıp ambulansı aradığımı ve acil olduğunu söylemiştim. Ambulans gelene kadar sadece baygın ya da ölü olup olmadığını bilmediğim kardeşimin elini tutup, titreyip ve ağlayarak dua edip beklemiştim. Ambulans gelince önce beni çıkardılar. Beni ambulansa taşırlarken "Kadın nefes almıyor! Çocuk ve adamın durumuysa kritik!" diye bir ses duymuştum. İşte o sesi duymamla herşey bitmişti. Gözümde her şey kararmıştı. Ve ondan sonrası yok. İşte Alara ve ailesi bana bu zamanda yardım eden tek kişiydiler. Bıraksanız beni yanlarına alacaklardı. Fakat Halam beni bizzat yanına alacağını dile getirmişti. Halamı oldum olası sevmezdim. Bana yaptıklarını az çok tahmin edebilirsiniz. Alara hayatımın filminde bana bir abla rolü oynamıştı. Ona daha fazla şey vermek isterdim.
Kafamı iki yana sallayıp bu aptal dramatik havadan çıktım. Ben o yaralarımı çoktan kapatmıştım-ya da kendimi kandırıyordum-. Hızlıca yanıma gelen Alara'yla hızla asansöre binip olmamız gereken katta indik. Alara'yla sarıldık ve o, "Görüşürüz canım. Birşey olursa beni nerede bulacağını biliyorsun." dedi. "Evet, biliyorum. Görüşürüz." dedim ve hızla Yiğit Bey'in odasına ilerledim. Bu adamı dünki davranışlarından dolayı cezalandıracaktım. Nasıl mı? Ela cezalandırma stiliyle!
Kapıyı tempolu bir şekilde üç defa tıklattım ve içeriye girdim. Yiğit Bey yüzüme bakmak için kafasını kaldırma zahmetine girmedi ve bana birkaç dosya uzattı. Elinden dosyaları aldım ve içini açıp incelerken, "Kontrol et. Cevap yaz. 9 sayfadan az olmasın." dedi. Ne demişti o? 9 Sayfa mı? O kadar uzun cevaba gerek var mı cidden? Hızlıca üç dosyanın da içeriklerine baktım. Üçü için de yazılacak cevaplar 4 sayfadan fazla değildi. Bu adam kafayı yemiş! Kafamı hızla ona çevirdim. Kaşlarını çatmış bir kağıda bir şeyler yazıyordu."Yiğit Bey o kadar uzun cevaplara gerek yok diye düşünüyorum. Üç dosyanın da ayrı ayrı içeriklerine baktım. Ve üçü için de yazılacak cevaplar 4 sayfadan fazla olamaz. Lütfen bir daha inceleyin dosyaları. Siz de benim gibi düşüneceksiniz." dedim yüzüme sahte bir gülümseme koyarken. "Gerek yok." dedi, "Hepsini önceden inceledim.". Dosyalara baktım, ve sonra şu duygusuz adama. "O zaman neden 9 sayfa?" kaşlarım çatılmıştı ama kendimi gülümsemeye zorlamaya devam ettim. Yiğit Bey derin bir nefes alıp bıraktı. Kafasını kaldırıp bana baktı. 'Yüzüme baktı.' sayacı: 2.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güya Aşıkmışım
Romance"Senden hoşlanıyorum. Senden o kadar çok hoşlanıyorum ki, senin için gözümü kırpmadan bu şirketi satabilirim." "Ne?" Sesim sadece bir fısıltıdan ibaretti. Bunca zaman onu yanlış anlamıştım. Sevdiğim adam, patronum, o kadını sevmiyormuş. Beni seviyor...