- YİĞİT'TEN -
Ela hızla koşarak bayanlar lavabosuna girip 'Pat!' diye kapıyı kapattı. Bir süre öylece kapıya bakakaldım. Ardından kendime gelmek amaçlı kafamı hızla iki yana salladım. Ne oluyordu bana? Neden o yere düşecek diye bu kadar korktum? Bu kız... Bu kız neden beni kendisine çekiyordu? Neden şu sıralar aklımdaki tek şey bu kızdı? Derin bir nefes alıp verdim. Bana neler yapıyorsun, Ela Melis Yüksek?
Hızla oradan uzaklaşmaya başladım. Ağaçların arasından bir ses gelmesiyle adımlar yavaşladı ve durdu. Bir süre ormanın içini izledim. 'Tavşan falandır..." dedim ve ilerlemeye devam ettim. Kafeteryaya girip Enes'in karşısına oturup şirket hakkında koyu bir sohbete daldık.
•••••
"Herkes tam mı?"
Kafasını olumlu anlamda salladı. "Evet, sanırım." Anladığımı belirten bir kafa işareti yaptım. "Evet arkadaşlar! Sanırım herkes tam. Herkes eşyalarını kontrol etsi-" derken endişeli ve dolu gözlerle Alara Kutlu buraya doğru koşarak lafımı kesti. "Yiğit Bey! Ela'yı hiç bir yerde bulamıyorum!" Duyduklarımla nefesim kesildi sandım. "En son ne zaman gördün?" dedim hızla. "E-En zon lavaboya gidiyorum dedi! Yanımdan ayrıldı. Bu zamana kadar gelmeyince b-ben de lavaboya kontrole gittim. Baktım a-ama y-yoktu!" dedi endişeli ve gözleri dolu bir şekilde. İçimde büyük bir korku oluştu. "Enes." dedim. Anlamış olmalı ki korumaları çağırmak için telefonunu çıkardı. O konuşurken ben ise nereye gidebileceğini düşündüm.
"Beni kurtardığınız için teşekkürler Yiğit Bey! Gezi için de teşekkürler Yiğit Bey! İyi gezmeler Yiğit Bey!"
Kulağımda melodiye benzer sesi yankılanınca şakaklarımı ovuşturdum. Neden bu kadar endişeleniyordum? Belki bir kuş falan görüp peşinden gitmiştir. Elim hala şakaklarımdayken gözlerimi sıkıca yumdum "Saçmalama," diye fısıldadım. "Çocuk mu ki gitsin peşinden." Ofladım.
Korumalar gelince hepsine sert bir şekilde baktım. "Lavaboların olduğu yeri ve o taraftaki ormanın içini arayın. Onu bulmadan geri dönmeyin!" diye yükselttim sesimi. "Anlaşıldı!" diyip hızla lavabolara taraf gittiler. Derince iç çektim.
Ela...
Son zamanlarda sürekli aklımda yankılanan o isim. İlk geldiğinde onu da diğerleri gibi sandım. Ama aslını anlayınca dikkatimi çekti. Bir kaç kez onu şarkı söylerken yakaladım. Bülbülleri kıskandıracak kadar güzel sesi... Bir kaç kez de ağlarken yakalamıştım. Ağlarken bile parlayan ela gözleri... Kimi zaman uyuya kaldığını yakaladım. Uyurken ki huzurlu yüzü... Sık sık gülümsüyordu. Gülümsemesiyle beraber parlayan kızıl saçları... Bazen oturup, o uyurken sayıklamasını dinlediğim zamanlar oldu. 'Anne... Baba... Elif... Hayır... Gitmeyin..." Onu anlamak zordu.
Ve işe bak ki; ben zoru severdim.
O... O çok farklıydı. Herkesten. Ve her şeyden.
Gülümsemesi aklıma gelince titrek bir nefes aldım. 'Bana neler yaptığını görüyor musun?' Onu kaybetme düşüncesi tüm vücudumu germiş, nefesimi kesmişti. Beni kendine çekiyordu. Yaptığı her şey, geçmişi ve onun hakkında daha bir çok şey benim içimde koca bir merak uyandırıyordu. Ağladığında gülsün, güldüğünde kahkaha atsın istiyordum. Ona karşı, daha önce asla hissetmediğim bir duygu hissediyordum. Aklımda bir tahmin vardı. Fakat ne ağzım, ne de yüreğim o duyguyu dile getiremedi. Neredeyse 2 aydır yanımda çalışan bu kıza karşı, bu kadar kısa bir sürede, bu tarz hisler hissetmem ne kadar doğruydu, bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güya Aşıkmışım
Romance"Senden hoşlanıyorum. Senden o kadar çok hoşlanıyorum ki, senin için gözümü kırpmadan bu şirketi satabilirim." "Ne?" Sesim sadece bir fısıltıdan ibaretti. Bunca zaman onu yanlış anlamıştım. Sevdiğim adam, patronum, o kadını sevmiyormuş. Beni seviyor...