Son iki gündür olduğu gibi halsiz bir şekilde, mutfaktaki minik yemek masasına oturdum. Ocaktaki yemeği karıştıran Alara bana doğru baktı ve oflayıp geri yemeğe döndü. Biliyordum. O da, Sevgi de farketmişti benim halimi.
Böyle olmamın sebebi ise iki gecedir düşünmekten uyuyamamdı. Cidden ona aşık mıydım, yoksa değil miydim?
Cidden, bir klişe yapıp patronuma mı aşık olmuştum?
"Ela!" Alara'nın bağırışıyla olduğum yerde korkuyla sıçradım. Kaşlarını çatmış, tek elini önlüklü beline koymuş, ve diğer eliyle de tahta kaşığı bana sallıyordu.
"İki saattir sesleniyorum kızım! Duymuyor musun?" diye bağırdı yeniden.
"Ha? Ne demiştin ki?" diye sordum hızla.
"Yoğurt çorbası mı istersin yoksa ezogelin mi?" diye sordu.
"Bilmem, ama bana sorarsan ezogelin." dedim. Bana göz devirdi. Ne? Ne oldu ki?
"Kızım farkındaysan zaten sana sordum. Aklın nerede senin?" dedi bıkkınlıkla.
Sorunda bu ya! Son iki gündür o kadar çok düşündüm ki, arttık aklım kalmadı!
Ofladım ve Alara'ya döndüm. Tam ağzımı açacak iken içeriye Sevgi girdi. "Of! Yeter arttık! Kızım senin bu iki gündür halin ne? İki gündür de bahaneler buluyorsun Yiğit arayınca, telefonlarını bize açtırıyorsun. Çarşamba günü çok iyiydin, ama son iki gündür ceset gibisin! E bize de bir şey demiyorsun! Ne olduğunu hemen anlatıyorsun, hemen!" diye atladı girer girmez.
Ona mahçupca baktım ve gözlerimi kucağımdaki ellerime çevirdim. Halimi fazlasıyla görüyorlardı. Ve bu onları üzüyordu.
"Üzgünüm... Şu sıralar, pek uyuyamıyorum.." dedim ve iç çektim. Göz ucuyla birden onlara baktım. Bana üzüntüyle bakıyorlardı. Onların bu halini görünce tekrar iç çektim. "Şu sıralar, düşünmekten uyuyamıyorum." diye ekledim sonunda.
Onlara baktığımda meraklı olduklarını gördüm. "Ne düşünüyorsun ki? Hayır, ne düşünüyorsun da uyuyamayıp yorgun düşüyorsun?" diye sordu Alara.
Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslattım. "Şey..." diye mırıldandım. "Ben..." Ağzımdan çıkmıyordu. Onun ismi, ağzımdan çıkmıyordu...
"Hadisene be!" diye çığıran Sevgi ile yutkundum. Gözlerimi yere indirip ağzımı açtım. Of! Söyle gitsin Ela!
"Ben... Yiğit Bey'i düşünüyordum!" diye itiraf ettim.
Bir süre sessizlik oldu. Daha sonra bir gülme sesi. Kafamı kaldırdığımda ikisinin birbirine tutunarak güldüğünü gördüm. Onların bunu halini görünce kaşlarım çatıldı.
Biraz sakinleşince nefeslendiler ve önümdeki sandalyelere oturdular. Hala sırıtıyorlardı. Ofladım ve söze girdim. "Niye gülüyorsunuz ya?" diye hayıflandım.
"Kızım aşıksın sen!" dedi Sevgi. Yutkundum. Kabullenemiyordum. Kollarımı masaya koydum ve daha öğlen saatleri olduğu için camdan vuran güneşe baktım kısık elalarımla. Zordu. Zordu, çünkü daha önce bu tarz şeyler hissetmemiştim. Lise yıllarımda bile ne birinden hoşlanmıştım, ne biri benden hoşlanmıştı.
"Bilmiyorum. Sorun da bu! Aşık mıyım, değil miyim bilmiyorum. Kabullenemiyorum. Kafam karmakarışık!" dedim ve kafamı kollarımın üzerine koydum. Bir süre öylece durduktan sonra elimde başka bir el hissedince kafamı kaldırdım.
"Bak bebeğim, bu tarz şeyleri ilk defa yaşadığını biliyoruz. İlk defa böyle hissediyorsun. Bu nedenle kafanın karışması oldukça normal. Böyle zamanlarda her şeyi oluruna bırakman gerekir. Eminim bir süre sonra duygularının farkına varacaksın." diye tane tane konuştu Alara, elimi güven verici bir şekilde sıkarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güya Aşıkmışım
Romance"Senden hoşlanıyorum. Senden o kadar çok hoşlanıyorum ki, senin için gözümü kırpmadan bu şirketi satabilirim." "Ne?" Sesim sadece bir fısıltıdan ibaretti. Bunca zaman onu yanlış anlamıştım. Sevdiğim adam, patronum, o kadını sevmiyormuş. Beni seviyor...