- ELA'DAN -
"Ne zaman uyanacak?"
"Doktor bugün uyanması gerektiğini söyledi."
Duyduğum tanıdık seslerle gözlerimi aralamaya çalıştım. Fakat gözüme değen beyaz ışıkla gözlerimi geri kapatıp yüzümü buruşturdum. Bir dakika, beyaz ışık mı?! Yoksa öldüm mü? Hayır ya! Neden öldüm?! Allah'ım! Daha çok gençtim!
"Yüzü oynadı!"
"Ne?!"
Yüksek çıkan sesle, biraz daha yüzümü buruşturdum. Yiğit Bey'in sesi değil miydi bu? Ne yani?! O da mı ölmüştü?!
Gözlerimi tekrar aralayıp, ışığa alışmak adına, bir kaç kez kırpıştırdım. Görüşüm netleşince, üzerime doğru eğilmiş üç kafa, görüş açıma girdi. Alara, Enes Bey ve o. Yiğit Bey.
"Aa! Siz de mi öldünüz? Hadi ben vuruldum da öldüm; siz nasıl öldünüz be?"
Sesim çatallaşmıştı. Alara kaşlarını çattı.
"Ölmedin Ela! Yaşıyorsun!" diye bağırdı dolu gözlerle.
"O zaman siz öldünüz?"
Düşünme yetimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Ve karnım ağrıyordu. Başımdan bahsetmiyorum bile.
"Aptal! Ölmedin, ölmedik! Hepimiz sağlamız!" Alara tek gözünden akan yaşı silerken konuşmuştu. Ha, yani yaşıyoruz.
"Korkuttun, Ela." diyip alnımı öptü Alara. Burukça gülümsedim. "Özür dilerim." demekle yetindim sadece. "Bundan sonra bensiz hiç bir yere adımını atmıyorsun!" diye bağırırken baş parmağını sallıyordu. Bir yandan da göz yaşı döküyordu. Gülümsedim ve "Emredersiniz Alara Hanım." dedim. Ağlarken burukça gülümsedi.
"Geçmiş olsun, Ela." diyen Enes Bey'e döndüm. "Sağ olun." demekle yetindim. Çünkü boğazım çok kötü ağrıyordu.
En sonunda kafamı ondan tarafa çevirdim. Bana bakıyordu. Gözlerinde bir rahatlama ifadesi vardı. Ona gülümseyip "Teşekkür ederim, Yiğit Bey." dedim. Ve o an bir şey oldu. Yiğit Bey...
Yiğit Bey, dişlerini göstererek gülümsedi.
Düzgünce sıralanmış dişleri ortaya çıkarken donup kalmış bir şekilde gülümsemesine bakıyordum. Ne kadar süre baktım bilmiyorum; fakat Alara'nın tek elini yüzüme doğru sallamasıyla kendime gelip bakışlarımı çektim. Ne oluyordu be bana?
Yiğit Bey ve Enes Bey geçmiş olsun dileklerini sunduktan sonra, odadan çıkıp Alara ile beni tek bıraktılar. Onlar çıkar çıkmaz Alara'nın yardımıyla yatar pozisyondan, oturur pozisyona geçtim. İşi bitince Alara, karşımdaki sandalyeye oturup yüzüme baktı. Baktı, baktı ve baktı. Neye bakıyordu?
Gözlerini kapatıp derin bir iç çekti. Biraz öyle durdu. Ardından hızla gözlerini açıp yerinden kalktı. Yanıma gelip, yatağın ucuna oturdu ve kollarını boynuma doladı. Bu ani hareketine ilk başta şaşırsam da, sonrasında ben de kollarımı sırtına sardım. Omzumdaki ıslaklıkla ağladığını anladım. Ondan biraz ayrılıp yüzüne baktım. Evet, ağlıyordu.
Elimle göz yaşlarını sildim.
"Ela... Ben çok korktum..." derken sesi titremişti. "Biliyorum bebeğim. Özür dilerim. Seni korkuttum, endişelendirdim." derken sesimi rahatlatıcı çıkarmaya çalışıyordum. Arttık ne kadar becerebildiysem!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güya Aşıkmışım
Romance"Senden hoşlanıyorum. Senden o kadar çok hoşlanıyorum ki, senin için gözümü kırpmadan bu şirketi satabilirim." "Ne?" Sesim sadece bir fısıltıdan ibaretti. Bunca zaman onu yanlış anlamıştım. Sevdiğim adam, patronum, o kadını sevmiyormuş. Beni seviyor...