ÖZGÜR KUŞ

224 50 15
                                    

Melisa'nın yanına geçip oturduğumda yüzünde ki hüznün yerini düşünceler almış gibiydi.

"Nasılsın? Biraz sakinleştin mi?" diye sordum omzuna dokunarak. Aksi halde beni farkedip etmeyeceği konusunda şüpheliydim.

Gözlerini kısa süreliğine kuşlardan ayırıp bana döndü.

"Evet, şimdi biraz daha iyiyim."

Cümlesi biter bitmez tekrar kuşlara döndü ve bir süre sessiz kaldıktan sonra konuşmaya başladı.

"Şu kuşlara baksana Linda." dedi ve şarkı söylermişcesine cıvıldayan, oyun oynarmışcasına uçuşan 5,6 kuşu işaret etti. Ardından sözlerine devam etti:

"Onlar bu dünyadaki en özgür canlılar değil mi?"

Böyle bir soru beklemiyordum. Üzerimde ki afallamış ifadeyi atıp hemen cevap verdim.

"E-evet, sanırım öyle. Tabi şuan ne kadar özgür oldukları tartışılır."

"Doğru. Benimde değinmek istediğim konu bu aslında. Şuan özgürlükleri kısıtlanmış belki ama hiçbiri bunun farkında bile değil. Farkında olsa bile umrunda değil belkide."

"E yani umrunda olsa bile nereye gidebilir ki zaten."

" Gitme şansı olsa? Yani tam olarak sadece bir tanesine özgürlük hakkı tanısalar gider mi? Öyle mi düşünüyorsun? "

"Yani şey bilmiyorum ama gitmez mi?"

"Tek başına özgür olmanın ne anlamı var ki? Bence şu hallerine bakılırsa sevdikleriyle birlikte kısıtlanmak tek başına özgür olmaktan daha güzel onlar için. Tıpkı benim istediğim gibi."
"Senin istediğin gibi?"

" Özgür kuş olmaktansa kısıtlı kuşlar olmak. Yani ben şuan tek başına özgürlüğe bırakılmış bir kuş gibiyim. Ama bana kimse uçmak isteyip istemediğimi sormadı. Tek seçeneğim özgürlüğe doğru kanat çırpmaktı. Bende bunu yaptım. Oysa ben,sevdiklerimle dolu bir odada ömrümün sonuna kadar kapalı kalmaya razıydım Linda."

Ne diyeceğimi bilememiştim. Başımı anladım dercesine öne ve arkaya sallayıp sessiz kalmayı tercih ettim. Bir süre öylece oturduk ama aklım telefon konuşmasındaydı artık konuya girmeliydim.

"Şey... Aslında ben şu telefon konuşmasını merak ediyorum. Ne oldu? Kim ne dedi? Anlatmak istersen dinlemeye hazırım."

Melisa düşünür gibi dalgın dalgın yere doğru çevirdi bakışlarını. Çok geçmeden de anlatmaya başladı:

"Telefonu açtığımda ilk olarak tuhaf sesler geldi. Sanki iki kişi tartışıyor gibiydi. Benim sesimle birlikte hemen bir sessizlik oluştu ve bu sessizlik uzun sürmedi."

- Alo?

--- (kısa bir sessizlik)

- Melisa sen misin?

- Evet benim ama siz kimsiniz?

- Ahh Melisa şu insanlar çok kötü. Sevdiklerine göz göre göre acı çektiriyorlar.

- Ne demek istediğinizi anlamıyorum.

- Bana biraz doğumunu anlatmak ister misin? Neler oldu? Ailen çok sevindi mi doğumuna? Yoksa senin doğumun birinin ölümüyle mi sonuçlandı?

- Bunu siz nereden biliyorsunuz?

- Anneni özlüyor musun Melisa? Keşke yaşasaydı değil mi? Ama yaşamadığını nereden biliyoruz ki? Ya hayattaysa?

- Annem mii?

"İşte bu kadar. Devamını biliyorsun." diye bitirdi konuşmasını Melisa.

"B-ben.. yani.. şey... Tam olarak böyle birşey beklemiyordum." diyebildim biraz zor olsada.

Çok saçma bir cümle oldu Linda.

Sanki Melisa böyle birşey bekliyordu.

İç sesim haklıydı. Yine saçmalamıştım ama ne diyebilirdim. Gerçekten ama gercekten böyle birsey aklımın ucundan bile geçmemişti.

Melisa başını yerden kaldırmış düşüncelere dalmıştı yine.

Eğer bu bir şakaysa berbat bir şakaydı.

Ama ya doğruysa?

Olabilir miydi?

Bunca yıl gerçekten hayatta mıydı yani?

Melisa ne düşünüyordu acaba?

Yaşıyor olsa bile yıllarca ortada yoktu. Bununla ilgili nasıl bir açıklaması olabilirdi ki?

Eğer çıkıp gelse Melisa onu affedebilir miydi?

***

Zor bir durum değil mi?
Kim bilir belki de affetmesine gerek kalmaz. Okumaya devam edin :)

AYNALAR MİSALİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin