Arkadaşlar haftalardır bölüm yayımlayamadım. Sunumdu, sınavlardı derken hiç vakit bulamadım ve telafi etmek için elimden geldiğince uzun bir bölüm yazmaya çalıştım umarım beğenirsiniz.
Keyifli okumalar dilerim (:
"Bitmeyen bir güne hazır mısın?"
O nasıl olacaktı bilmiyordum ama yanımda Levent olduğu müddetçe herşeye hazır olduğumu biliyordum.
"Hazırım." dedim önünde durduğumuz ev görünümlü penceresiz kırmızı kapılı o büyük yerin kapısı yavaş yavaş açılırken.
Kapı açıldıkça içimdeki merak artıyordu çünkü kapı açılır açılmaz tek karşılaştığım şey upuzun bir koridor olmuştu. Fakat bu koridor bile şaşırtmıştı beni çünkü penceresi olmayan bir yerin bu kadar aydınlık olmasını beklemiyordum.
Koridor açık pembe tonlarında boyanmıştı ve duvarlarda tavandan yere kadar sarkan küçük beyaz ampullerle donatılmış ince ipler vardı.
"Levent ne kadar güzel bir koridor bu böyle çok şirin görünüyor." dedim el ele bir şekilde Levent'le koridor boyunca ilerlerken.
"Bu daha başlangıç." diyen Levent bana göz kırpıp koridorun sonundaki merdivenlere doğru yaklaştığımızda elimi bırakıp "Hadi git bak bakalım beğenicek misin?" diye ekledi.
Şaşkınlıkla önce Levent'e bakıp ardından koridorun sonundaki merdivenlere doğru merakla ilerlemeye başladım.
Merdivenlerin başına geldiğimde büyülenmiş bir şekilde aşağıda ki mükemmel odayı incelemeye başladım.
Odanın duvarları deniz manzaralı bir sahil görüntüsünde duvar kağıtlarıyla kaplanmıştı. Tavan ise led ışıklar ve gökyüzü görüntüsüyle döşenmişti. Pencere olmadığını dışarıdan görmesem bu evin her tarafının açık olduğuna yemin edebilirdim çünkü o kadar güzel bir aydınlatma ve dizayn vardı ki görüntü sizi denizin ortasında bir odada olduğunuza inandırabilirdi.
Odanın bir köşesinde ise rengarenk yastıklarla donatılmış ve bakıldığında bile 'ben çok rahatım' diye bağıran kocaman bir yatak vardı. Yatağın karşısında ise gitar şeklinde dizayn edilmiş kocaman bir kitaplık bulunuyordu. Oda o kadar ferah ve iç açıcıydı ki bakarken bile içim huzurla doldu.
Ben odanın her detayını teker teker incelemeye daldığım esnada belimde hissettiğim eliyle Levent beni kendime getirdi.
"Levent bu oda çok ama çok güzel. O kadar huzur dolu ki kalan günlerimi burada seninle geçirebilirim." dedim Levent'in vücuduna başımı yaslarken.
"O günlerde gelecek sen yeter ki iste." diyen Levent vücuduna yasladığım başıma bir öpücük kondurup tekrar elimi kavradı ve yavaş yavaş merdivenlerden inmeye başladık.
"Ama merak ettiğim birşey var." dedim aklıma takılan soruyu sormaya hazırlanırken fakat birden Levent benden önce davranıp aklımda ki soruyu soruverdi:
"Evin pencereleri neden yok? Bu mu merak ettiğin şey." dedi.
"Tam üstüne bastın." dedim tebessümle Levent'e bakarken.
Bu arada merdivenlerden inip huzurun içine adım attık. Ardından da kitaplığın önünde ki pofuduklara yerleştik ve Levent anlatmaya başladı:
"Kardeşimin hastalığını biliyorsun Linda. Berkant ona hayat vermeden önce günden güne gözümüzün önünde eriyordu. Bir süre sonra ise günlerini saymaya başladığını fark ettik. Her günün sonunda 'bugün de bitti işte ölüme bir adım daha yaklaştım.' diyordu ve inan bana kardeşimin bunu dediği her gün bir dilek hakkımız olsa gerek ailem gerek ben sadece zamanı durdurmak isterdik. Bu yüzden bizde böyle bir şansımız olmadığını bildiğimiz için onun için bu evi yaptık. Bitmeyen gün evi diyebiliriz bu eve tıpkı senin istediğin gibi. Pencereler yok çünkü burada zaman kavramı yok. Ne saat ne takvim ne de hayatla bağlantı sağlayabileceğin birşey var. Telefonların çekmemesi için ormanın içine yaptık bu evi ama gördüğün gibi evin içindeyken ormanda olduğunu bile unutursun." diye açıklamasını bitiren Levent hızlıca ayaklandı ve "Gel benimle daha bitmedi." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNALAR MİSALİ
Novela JuvenilHerşeyi unuturken onun görüntüsünü silemiyordum. Kimdi bu yakışıklı? Neden başımda ağlıyordu? *** Hiçbirşey anlamıyordum. Melisa kendi kendine konuşuyor gibiydi. Son sorduğu soruya kadar anlamsız anlamsız ona bakarken son sorusu ve yüzündeki ifa...