13. Bölüm

65 10 28
                                    

Makina sesi.

İlk duyduğum ses tam olarak buydu. Gözlerim kapalıydı, elimi kaldırmaya çalıştım ama oldukça uykulu hissediyordum. Gözlerimi ağırca araladım, etraf tam olarak net değildi, ışık gözlerime vuruyordu, etrafa bakınmaya çalıştığımda, bir hastane odasında olduğumu anlamak zor olmamıştı. "Arın," diye mırıldandığımda bir kadının kahkahası odayı doldurmuştu.

"Arın Bey şu an gelemez." Duyduğum ses kanımın donmasına sebep olacak bir sesti, duyduğum ses benim korkularımın sahibiydi. Sese doğru başımı kaldırıp baktığımda, o kişinin elindeki büyük iğne ve vücudunu saran hemşire kıyafetleriyle duran o kişi, benim ecelimdi.

"Anne," diye mırıldandığımda, korkutucu bir gülümsemeyle yanıma yaklaştı. Ben ise vücudumu saran korkuyla yattığım yerden kaçmayı denedim.

"Biricik kızım hasta olmuş," dedi dudaklarını yapmacık bir şekilde öne doğru büzerek. "Ben de çok üzüldüm, onu görüp iyleştireyim dedim."

"Benden uzak dur," dedim kendimi geriye çekerken. Diğerleri neredeydi? "Eğer bağırırsam, herkes buraya gelir." Dediğimde annem şen bir kahkaha daha attı.

"Saatin kaç olduğundan haberin var mı, kızım?" Bana bir adım daha yaklaştı. "Hem beklediğin Leroy'sa," sonra durdu, tekrar anlamsızca güldü. "Ya da Arın Sönmez mi demeliyim?" Nasıl öğrenmişti? Nasıl öğrenebilirdi? Korkum daha çok arttı. "Maalesef artık Arın'cığın yok. Ah, pardon şöyle diyeyim, bu hayatta yok." Kulağımda sesi yankı yaptı, anlamsızca ona baktım, başımı iki yana salladım, inanmadım.

"Yalan," diye fısıldadım. "Yalan söylüyorsun! Bana gerçeği söyle, hayır! Git buradan, seni dinlemek istemiyorum!" Güldü, tam bağıracağım sırada bir eliyle sıkıca ağzımı kapattı, gözlerimi bu sırada daha çok açtım. Arın yaşıyor muydu? Elim, ağızımın üstündeki annemin elini, o anki bütün güçsüzlüğümle tuttum. Arın iyi miydi?

"Hadi ama sana neden yalan söyleyeyim?" Dedi yüzüme yaklaşarak. Korkuyordum, geriye kaçamadım. Bedenimin titrediğini bile yeni fark etmiştim.

"Ve küçük kızım," elindeki iğneye bakıp geri korkutucu gülümsemesiyle bana doğru döndü. "Ben istemediğim sürece ölemezsin, şimdi iyi uykular." Sonra elindeki iğneyi koluma sapladığında acıyla ağızımdan boğuk sesler çıktı. Kulağım çınladı, en sonunda ise hissettiğim tek şey hissizlikti ve algıladığım tek haraket ise elimin kayıp düşmesiydi.

      *               

Makina sesi.

İlk duyduğum ses tam olarak buydu. Dilim damağım kurumuştu, ağızımın içindeki bu kuruluk hiç geçmeyecek gibiydi. Boğazımı temizledim, gözlerimi zorlukla araladığımda aynı yerdeydim.

"Âsi!" Duyduğum sese doğru kısık gözlerle baktım. "İyi misin? Tanrım, çok şükürler olsun." Laura endişeyle bana bakıyordu, arkasında ise Jason vardı.

"Arın," dedim yine ilk ağızımdan çıkan kelimeyle. Sesim o kadar kısık ve çatallanmış çıkmıştı ki, dediğimi ben bile anlayamamıştım. Laura kaşlarını çattı, Jason ise koltukların üstündeki suyu Laura'ya uzattı. Laura hızlıca Jason'a teşekkür edip suyu bana içirdi.

KARANFİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin