O an zamanın akışı durdu. Sesleri kesildi, sanki sadece onun sesini işittim, sanki sadece o vardı yanımda. Ona doğru baktığımda omzuma çarpmadan yanımdan geçti. Geçişiyle zaman eski akışına döndü, fısıldaşma sesleri gelmeye başladı.
"Dur!" Diye bağırdım, sesim beklediğimden fazla çıkmıştı, fısıldaşma sesleri sustu, birkaç kişinin bana doğru baktığını hissettim baktı. Arkamı döndüğümde sırtı dönük bir şekilde duruyordu. Hızlı adımlarla yanına doğru gidip karşısında durdum. Gözlerinin içine baktığımda o bana bakmıyordu.
"Kimsin sen?" Diye sorduğumda bakışları beni buldu.
"Arın?" Dedi sanki normal bir soruymuş gibi. Aslında öyleydi ama benim için değildi. Çok karışık kısaca...
"Adını sormadığımı biliyorsun, ya da anlayacak kadar zeki değilsin." Dedim. Âsi, çocuğun senden bile yeni haberi oluyor...
"Zeki olup olmadığımı istersen gelecek zamanda konuşabiliriz." Üstünde siyah okul pantolonu ve beyaz okul gömleğinin iki düğmesi açıktı. Boynunda kablosuz siyah kulaklık takılıydı. Kahverengi saçları gözlerine göre daha açıktı, biçimli dudağının alt kısmı üste kısmına göre daha dolgundu, düz bir burnu vardı, boynunda ufak bir yara izi, vücudundan spor yaptığı belli oluyordu. Kirpikleri uzun ve gürdü, kaşları çatık, koyu kahverengi gözleriyle bana bakıyordu.
"Sana soru sordum." Diye yineledim.
"Soruna cevap verdim." Dedi, cümleme karşılık olarak.
"Soruma istediğim cevabı vermedin." Dediğimde sabırla nefes alıp bana doğru baktı.
"Yani?" Yani?
"Kim olduğunu soruyorum." Dedim bıkmadan.
"Cevabını verdim." Derin bir nefes aldım. "Normal insanım işte kızım, neyini bu kadar sorguladın? Ha yoksa, benimle konuşmaya mı çalışıyorsun?" Kaşlarımı çattım. Bu ego neyin nesiydi?
"Kimseyle seninle konuştuğum kadar uzun bir sohbet etmedim, seninle işim var ki sana bunu soruyorum. Kimsin sen?" Etrafımızdaki fısıldaşmaları duymadan Arın denilen çocuğa doğru bakıyordum. Bir adım vardı aramızda sadece, kokusu... Kokusu sanki kan gibi kokuyordu ama o kan kokunun altında başka bir koku daha vardı. Kendi içimde tarif edemedim ya da alamadım o kokuyu. Kan kokusunu alıyordum ve onun yanında hiç huzurlu hissetmemiştim. Bunun nedeni kan kokusundan değil onun altıda yatan kokudandı ama o koku neydi anlayamamıştım. Katil miydi acaba? Olabilirdi. Bundan emin değildim. Ama kan kokusu olduğundan da şüpheliydim. Eğer katilse bu kokuyu boğucu parfümlerle örtmeye çalışırdı. Belki de çevresinden biri katil ve kan kokusu ona da sinmişti.
"Arın," uzun parmaklı, biçimli elini bana doğru uzattı. "Arın Sönmez. Peki ya sen kimsin?" Duraksadım. Eline doğru bakıp geri gözlerine bakarak elini sıktım. "Âsi Fire." Başını onaylar gibisinden bir kere başını salladı, bu süreçte gözlerimin içine bakıyordu.
"Memnun oldum, Âsi." Gülümsediğinde elini bıraktım. "Ben memnun olamadım." Dediğimde kaşlarını kaldırdı. Naif bir ses tonuyla, "bir kusurum mu oldu? İstersen bir kahve ile bunu konuşabiliriz." diye teklif ettiğinde kaşlarımı hafiften çattım.
"Sevmem." Dedim yalanla, kahvesiz hayatım geçemezdi.
"Çikolata?"
"Nefret ederim." Dedim bu sefer dürüstce. Kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANFİL
Teen Fiction18 yaşındaki, Âsi Fire annesinin kayıt ettirdiği Özel Crawson Hiden Lisesine gider ama bu lise herkesin bildiği sıradan bir lise değildi. Bu lisede sırlar, gizemler ve gizli kimlikler ortaya çıkar. Âsi, bu okulun ve ailesinin gizemini çözerken kaldı...