Her yerim yoğun bir ağrıyla kaplıydı. Bacaklarım, kollarım, parmaklarım ve vücudumu kaldıracak halde değildim. Nefessiz kalmış gibiydim, gözlerimin önünde çok alakasız bir geçmiş anının şeridi geçiyordu bu sırada.
Bir kış öğleniydi. İlkokula falan gidiyordum muhtemelen. Okulun bahçesindeydim. Hava oldukça soğuktu hatırladığım kadarıyla, rüzgarın yüzüme vurmasına rağmen bankta tek başıma oturduğumu net bir şekilde hatırlıyorum.
"Âsi!" Duyduğum ses sınıf öğretmenime aitti. Yanıma geldiğinde önümde eğilip bana doğru bakmıştı. "Neden burada oturuyorsun, hava çok soğuk?" Diye sormuştu bana. Tam kendimin dediği kelimeleri hatırlamasam da titrediğimi çok net bir şekilde hatırlıyordum. Özge hoca üzerindeki kabanı çıkarıp omuzlarıma bırakmıştı. "Hasta olacaksın."
İlk defa birisi beni düşünmüştü. İlk defa birisi beni önemsemişti, kendi dediklerimi unutsam da beni önemseyen birisinin dediği hiç bir lafı unutamazdım, çünkü ilk defa önemseniyordum. O gün hiç olmadığım kadar değerli hissetmiştim.
Önemseniyordum değil mi? Çoğu kişiye göre abartılacak hiç bir şey yoktu belki ama, hasta olmamı önemseyen tek kişi öğretmenimdi. Bir günlük olsa da. Beni içeri sokup klimanın önündeki sıraya oturtmuştu, hatta bisküvi bile vermişti. Ne yapacağımı bilememiştim o an ama eve gidince ilk defa mutluluktan ağlamıştım.
Çocuklar mutluluktan ağlamalıydı sadece, değil mi?
Neyse ki çocuk değildim, çünkü bir çocuğun mutluluktan ağlayamaması fazla keskin bir acı olurdu.
Ben çocuk olamadan ölmüştüm. Boğulmuştum ben de.
Bebekler ölü doğarlar, ölü olurlar. Bazı bebekler su da ölür; kimileri yağmur suyunda, kimileri kendi göz yaşında.
Sesler kulağımdaydı, duyuyordum o patlama seslerini. Korktuğumu hissettim, neden bilmiyorum ama deli gibi korkuyordum sanki. Derin bir nefes vermek istedim, sanki nefes alamamışım gibi.
Parmaklarımı hareket ettirmeye çalıştım, pek de işe yaramıyordu sanki ya da ben hissedemiyordum. Boğazımı temizlediğimde direkt baş ucumda, bir ses duydum. "Karanfil," Konuşmak istedim, sesim çıkmadı ama gözlerimi nihayetinde aralayabildim.
Gördüğüm görüntü kesinlikle net değildi, birkaç kişi vardı ama asla net değildi.
"Niye bize böyle bakıyor?" Diye sordu içlerinden tanıdık birisi. Gözlerimi kırpıştırdığımda görüntü netleşmişti.
"Âsi, hafızanı kaybettiysen söyle, ona göre heyecan yapacağım." Dedi alayla.
"Aron bi' kapa çeneni!" Diye yükseldi, yanıma eğilen kişi, ellerimden tutunca kaşlarımı kaldırdım. "Karanfil, iyi misin?"
Kaşlarımı çattım. "Sen kimsin?" Karşımdaki kişinin elleri gevşedi, ellerimi kendime doğru çektim. "Siz kimsiniz?" Diye sordum bu sefer.
"Lan," dedi Aron. "Lan, Âsi. Şaka yapmıştım sen niye gerçeğe uyarladın ki bunu şimdi?" Dedi isyankar bir şekilde. "Laura bir şey de şu arkadaşına." Laura bana doğru bakıyordu. Afallamıştı.
"Karanfil," dedi ellerimi tutmayı bırakan kişi. "Rol yapma, rol yapmanın sırası değil, bir şey de bana." Kaşlarımı daha çok çatıp sorgularcasına ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANFİL
Roman pour Adolescents18 yaşındaki, Âsi Fire annesinin kayıt ettirdiği Özel Crawson Hiden Lisesine gider ama bu lise herkesin bildiği sıradan bir lise değildi. Bu lisede sırlar, gizemler ve gizli kimlikler ortaya çıkar. Âsi, bu okulun ve ailesinin gizemini çözerken kaldı...