Senin baban beni komaya soktu
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Zihninde yankılanan sesi susturmak için kadehini bir kere daha doldurdu. İçtiği sayısız kadehe rağmen susmuyordu aklındaki ses. Nasıl ola bilmişti iyi ki var dediği babası onun hayatını resmen kabusa çevirmişti. İçtiği rakı nemli dudaklarını daha çok ıslatırken bir dikişte bitirmişti kadehini. Efkarın onu kolları arasına aldığı zamanda ne ara düşüncelerine arkadaş olmak için içtiği şaraptan rakıya kadar yol almış ve sarhoş olmuştu kendisi de bilmiyordu. O şimdi ne anneydi, ne eş, ne doktor, ne de ki çok sevdiği babasının biricik kızı Neslihan Soysalan. O, sadece Neslihan'dı. Önündeki mercan tabağına bakıp daha sonra karşısındaki boş sandalyeye baktı buruk gülümsemesiyle. O kadar mekan dururken içindeki eskileri yad etme hissi ve umutlarla gelmişti buraya. Güven'in çoğu zaman burada olduğunu biliyordu fakat yine kader ondan yana değildi. Her zaman oturdukları masanın boş olduğunu fark ettiği an dudaklarına buruk bir gülümseme konmuş tüm dertlerini içinden atmak ister gibi derin nefes vermişti. Hayri babanın onu tanımasıyla kısa özlem giderdikten sonra yerini almış siparişlerini vermişti. İçmişti, içmişti, sarhoş olana kadar içmişti, ancak adam hâlâ burada yoktu. Geceye doğru gelirken mekan kaç kere dolup boşalmıştı haberi bile yoktu fakat kapanmaya son dakikalar olduğunun farkında değildi kadın.
"Teşekkür ederim, Hayri baba" -deyip eliyle kolunu sıvazladı yaşlı adamın. Kadın ise yine Güven'in sesini duyduğunu düşünüp başını bile çevirmedi elinde kadehle dalıp gittiği manzaradan.•••••
Hayri baba beni arayıp Neslihan'ın onun mekanında olduğunu, sarhoş olduğunu söyleyince hiç düşünmeden kendimi mekanda bulu vermiştim. Hayri baba yanımdan gittikten sonra bakışlarımı Neslihan'a çevirdim. Sırtını sandalyeye yaslayıp başını manzaraya doğru çevirmişti. İçtiği rakı dudaklarını ıslatmıştı oysa o ıslaklığı gidermek için diliyle yalayıp tekrar doldurdu bitmiş kadehini. Derin nefes verip masaya doğru adımladım. Her zaman oturduğum sandalyede Neslihan oturduğu için ben de karşısına geçtim. Sandalyenin sesiyle benimle karşılaşmayı beklemediği için kaşlarını çattı. Bir kolumu sandalyeye yaslayıp onun elinde tutmuş olduğu kadehi aldım ve dudaklarıma götürdüm. Yaptığım hareketle kaşları iyice çatıldı. Tam bir şey derken onu önceledim.
"Bence, bu kadar içki sana yeter. Kalkalım artık"
Başını hayır der gibi salladı ve sarhoşluk nedeniyle sesi titreyerek konuştu.
"Gitmiyorum, ben sen gide bilirsin"
Böyle diyeceğini tahmin etmiştim zaten. Cümlesinin sonunda dudaklarından firar eden hıçkırık tam anlamıyla sarhoş olduğunun göstergesiydi. Derin nefes verip kısa bir savaşa kollarımı sıvadım ve ayaklanıp Neslihan'ın yanına gittim.
"Beraber gideceğiz, Neslihan. Hadi mekan kapanacak."
"Kapansın! Ben kendim açık bir mekan bulurum"
Kelimeleri uzatarak söyleyip işaret parmağını önümde sallaması gülümsememe neden oldu.
"Desene seni zor toplayacağız mekanlardan"
"Aynenn, öyle. O yüzden beni yalnız bırak"
Elini tutup kaldırmak isterken Neslihan diretiyordu.
"Bırak diyorum! Bıraaak!"
"Ha illa kucağına al diyorsun. Tamam"
"Ne münasebet!"
Kucağıma almak isterken bana karşılık refleks olarak ayağa kalktı fakat ayakta durma süresi 2 3 saniyeden fazla olmadı. Tökezlerken sırtından kendime çektim. Başımı hafif eğmemle nefesim sarı saçlarına temas ediyordu. Kokusu buram-buram burnuma dolarken gözlerimi kapattım ve sırtındaki elimi beline sürükledim. O da hiç bir şey söylemeden öylece duruyordu. Bir kaç saniye sonra nefesim boynuna değdiği için huylanıp omzuna sürttü boynunu. Boy farkımızdan dolayı başı göğsüme denk geliyordu. Bir kaç saniye sonra ellerini belime dolayıp alnını göğsüme yasladı. Sarhoşluktan dolayı yapmıştı kesin yoksa asla yapmazdı.
"Aslında çok yorgunum biliyor musun ?"
Dudağını öne doğru büzüp titrek sesle konuştu.
"Ne yapacağımı bilmiyorum"
Elimi bacaklarının altından geçirip kucağına aldım.
"Her şeyi düzelteceğim, her şeyi"
Adımlarımı çıkışa doğru yönlendirip Hayri babaya da baş selamı verdikten sonra mekandan çıktım. Başını her zamanki gibi boyun girdime sokup ellerini ise sıkıca boynumda birleştirdi. Ara sıra dudaklarından hıçkırık kopuyordu.
"Güven, uykum var"
Bir kaç adımda vardım arabaya.
"Eve gidiyoruz, uyursun"
Kucağımdan indirmeden kendime yaslayarak kapıyı açtım. Neslihan'ı koltuğa yerleştirip kemerini taktım. Geri çekilecekken dünyanın en eşsiz manzarasıyla karşı karşıya kalmıştım. Saçlarının bir kaç teli yüzündeydi, dudağına sürmüş olduğu gül kurusu rengi ruju ufaktan dağılmıştı. Uzun zaman olmuştu ona bu kadar yakından bakmayalı. Çok ama çok tatlı ve çekici gözüküyordu. Yanağını işaret parmağımın arkasıyla okşadım. Gözlerimi açıp kapadım kendime gelmek için.
"Kendine gel, Güven. Kendine gel"
Kendimi ikaz edip kendi tarafıma geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~GüvNes~/ "Tek Bölümlük Hikayeler"
ChickLitAşk okyanusları aşamayacak kadar değil, cehennemin dibine bile gidecek kadardır. Umarım beğenirsiniz, her salı paylaşmaya çalışacağım.🫂