Asiretin Prensesi

Gerçeklere Bir Adım

İYİ OKUMALAR........

Baran duydukları karşısındaki bir kaç dakikalık şaşkınlığın ardından öfkeyle

-Ne gibi bir hilesi varmış acaba? Allah aşkına siz adamı delirtmeye mi çalışıyorsunuz?

diye bağırdı ve devam etti.

-Hemen bana cevap verin, Siz gerçekten kimsiniz ve ne yapmaya çalışıyorsunuz..Amacınız ne? Cevap istiyorum artık...eğer cevap vermeye niyetiniz yoksa az önceki polise gidip herşeyi anlatacağım.

diye bağırırken Helen araya girerek

- Bunu yaparsan suçu üzerine atmak konusunda bir an bile tereddüt etmem. Herşeyi senin yaptığını söyler ve seninle ilgili tüm kanıtları bulmalarını sağlarım.

dedi korkunc bir soğukkanlılıkla. Baran şaşkınlıkla baktığı bir kaç dakikanın ardıdan öfkeyle yanlarımdam ayrılıp evi terketti. Soluğu yine Harun abisınin evinde aldı.

At üzerinde yaptığı kısa yolculuğun ardından ormandaki eve ulasan adam, yaşlı adamla kısa bir selamlaşmanın ardından olanları üstü kapalı bir şekilde yaşlı adama anlattı. Harun, adamı büyük bir sakinlikle dinledikten sonra elini adamın omzuna atarak,

-Önce bir sakin ol bakalım. Öfkeyle kalkıp zararla oturma..Anlıyorum sen epey daralmıssın ama bu iş böyle olmaz, ya dediklerı gibi suçu senin üzerine atarlarsa...Her ne kadar nasıl bir suç olduğunu bilmesem de kötü bir şey olduğu açık...O zaman ne yapacaksın?

dedikten sonra biraz bekledi ve cevap alamayınca da

-Eğer bir cevabın yoksa o zaman harekete geçmeden önce iyi düşünmelisin, bu işin sonunda ikinizinde zarar görmesini istemem.

-Harun abi, sen kim için endişeleniyorsun? Hatırlarsan o kadını ve korumalarını daha doğru dürüst tanımıyorsun bile. Onlara birşey olacak diye endişelenmen boşuna, zira onlar şuanda eminimki suçu bana atıp kaçma derdindelerdir.

dedi. Harun adama anlayışlı bir şekilde bakarak

-Böyle yapacaklarından emin misin? Gerçekten de suçu sana atıp kaçacaklar mı? Bana onlar öyle şeyler yapmaz gibi geldi. Sen emin misin bundan?

dedi. Baran adama bakarak,

-Bilmiyorum kafam karmakarışık oldu artık.... ne doğru ne yanlış bilmiyorum.

-Kafanın karışması gayet normal, yaşadıkların pek de normal şeyler değil...Böyle zamanlarda yani aklının karışık olduğu zamanlarda yapılacak en iyi şey kalbini dinlemektir oğlum. Eşini düşün o senin zarar görmene müsade eder mi?

diye sordu.

- İşler ona kalmadan o iki koruma icabına bakar.

diye yanıtladı genç adam.

-Emin misin oğlum? Bu korumalar karının emri altında çalışmıyor mu? Bu durumda eşinin emrinin dışına nasıl çıkarlar?

diye tekrar sordu.

-Bak sana bir şey anlatayım...Uzun yıllar önce bir krallıkta bir Kral bir kadına çok aşık olur ama aşık olduğu kadın, aslında idam edilen kardeşinin intikamını almak için saraya sızan bir kadınmış ve tek amacı kardeşine idam emrini veren Kral'ı öldürmekmiş. Gel zaman git zaman nihayet bir gün Kral ile evlenmiş. Kral, karısına çok aşık olmasına rağmen kadının tek bir amacı varmış o da Kral'ı öldürüp sevgilisi ile birlikte tahta geçmekmiş. Kral, karısını o kadar çok seviyormuş ki, herkesin uyarısına kulağını tıkayıp sadece eşine güveniyormuş ama günlerden bir gün Kral gercekleri öğrenmis hem de en kötü şekilde, Kraliçe'nin ihaneti ay kalsın bir kraliyet mensubunun ölümüne yol açacakmış, bunun karşılığında bütün halk hain Kraliçe'nin ölümünü talep etmiş Kral'dan...Ülke kanunlarına göre suçun cezası idam, halkın istediği de bu ama Kral, o kadının canını bağışlamış...Neden biliyor musun?