Aşklarım bu günkü hedefimiz 5 oy ve 15 yorum olsun lütfennn beni hedefime ulaştırın. Pazartesi günü doğum günüm bu bana çok güzel bir doğum günü hediyesi olurrr
Keyifli okulamarr💋💋❤❤
"Yardım edin!" Diye bağırıyordum. Ancak hiç bir ise yaramıyordu. Ne olduğunu bilmeden bir şekilde kendimi burada bulmuştum. Daha ne olduğunu anlamadan. Gözlerimi kapattığım ve açtığım anda, kendimi burada bulmuştum. Ağabeyimin deliye döndüğünü bilmek bana berbat bir his veriyordu. Özellikle Ateş. Bana söyledikleri aklımdan çıkmazken düşünemiyordum. Özellikle şu sözü;'Alaca daha önce de söyledim. Ben sana açıldım. Ben sana sevgili olalım demedim. Ben sana sen de bana aşık ol demedim. Ben sadece sana sevdiğimi söyledim. Sen ister sev ister sevme'...
Ve ben, mal ben gittim beni gercekten seven birine 'yapamam' dedim. Kim bilir ne kadar üzüldü. Gerçekten salağın tekiyim. Ama ben o an dilim tutulmuşa döndüm. Ne cevap verecektim ki zaten? 'Peki tamam ben de seni seviyorum hadi sevgili olalım' diyemezdim. Bir konuda daha haklıydı. Ben istesem bile ağabeyimin izin vereceğini sanmıyordum. Kahretsin ki her şey bir anda olduğu için ben ne tepki vereceğimi bilmiyordum. Ne diyecektim? Hadi diyelim sevgili olduk o zaman nasıl davranacaktım? Ağabeyim zaten aşırı korumacıydı. Bir de başıma Ateş'in gelmesini istemezdim. 2 tane koruma bana çok fazla gelirdi. Yapamazdım. Daha nasıl davranacağımı bilmiyordum. Acaba Ateş çikolata sever miydi? Acaba en sevdiği kitap hangisiydi? Acaba en sevdiği renk neydi? Yaptığı bir spor dalı var mıydı?. Bilmiyordum. Daha Ateş'i tanımazken sevgili olmak bize çok yük yıkardı. En iyisi böyleydi. Uzaktan sevmek...
Kafam bu düşüncelerle doluyken mantıklı hiç bir şey düşünemiyordum. Buradan nasıl kurtulacaktım mesela? Ve şunu kaderime sormak istiyorum. Neden Yaprak ya da Gökçe değilde ben? Neden yahu neden bütün bu olanlar benim başıma geliyordu?. NEDEN?. Telefonum yoktu. Ellerim oturduğum sandalyeye bağlıydı. Ayaklarım da aynı şekilde sert bir iple bağlanmıştı. Bileklerim artık kopma noktasına gelmişlerdi ve çok can yakıyorlardı. Çok acıtıyordu. Etrafımda kimseler yokken ben nasıl kurtulacaktım? Ah burada çürüyüp gideceğim. Hem çok acıkmıştım hemde susamıştım. Bir sorunumuz daha vardı. Lavaboya gitmem lazımdı. Hemde hemen! Yoksa altıma yapacaktım. Çok sıkışmıştım acilen bir şeyler yapmam lazımdı. İçimden dualar ediyordum. Lütfen! Lütfen Allah'ım şimdi birisi gelsin ve bende işimi halledebileyim. N'olur şimdi altıma yapacağım. Etrafımdan hafif bir ıslık sesi duyuyordum ancak nereden geldiğini kestiremiyordum. Hafif, gür bir ses tonu, çok tatlı bir rüzgar esti o an. İşte o an, benim hayatımı kökünden değiştiren bir andı. İşte o an, benim kendi kendimi öldürdüğüm andı. Herkesi bekliyordum. Ancak Araz'ın ellerinde iplerle gelmesini asla. İşte o an bir süredir çalışmayan beynim çalıştı. Ellerim. Ellerimi bir kaç kez oynattım. Ve evet. Ben en sıkı ipleri bile tek bir seferde kolaylıkla açabilirdim. Tabii yaşadıklarımı bilmeden ellerimi kolaylıkya bileklerimde parmağımdaki yüzükle açtım. Nasıl mı oldu? Yüzüğümde kendimi koruyabilmek için gizli minik bir bıçak ucu olduğunu söylememiştim sanırım. Evet artık biliyorsunuz bu şekilde kolaylıkla bu sandalyeden kurtuldum. Karşımda duran Araz'a kaçamak bakışlar atarken beni izlediğini fark ettim. Kendimi rahatsız hissettim. "Hey sen nereden çıktın?" Diye sordum sanki bilmiyormuş gibi. "Bu kadar salak olduğunu bilmiyordum" dedi. Bir dakika bu tipsiz az önce bana salak mı dedi? İşte şimdi onu biterecektim. Yani en azından öyle düşünüyordum...
Yerde acılar içinde kıvranıyordum. Tamam Araz'ın kısır kalmasını sağlamış olabilirim ama canım acıyor. Karnımdaki sancılar biterse ayağa kalkacağım ancak yok. Dinmiyor. Tamam abarttım kıvranmıyorum. Sadece yere kapaklandım. Güçlükle ayağa kalktım. Karşımda patlayan dudağındaki kanı silen Araz'a sinirle bakışlarımı geçirdim. Off simdi ağabeyim burada olsaydı ne güzel olurdu! Ve Ateş. Çocuk gerçekten çok iyi dövüşüyordu. Hayır Araz'dan bahsetmiyorum. Ateş'den bahsediyorum. Bana doğru büyük bir sırıtışla gelen Araz'ın bacak arasına bir tekme daha attım! Çocuk gerçekten kısır kalacaktı. Araz'a belki 50. Tekmeyi daha atmıştım. Canım acıyordu. Çok acıyordu. "Yeter be bıktım. Hadi ne istiyorsan söyle" dedim. Dayanamayacaktım. "Seni istiyorum" dedi. Ne ne? Ben kendimi asla buna vermem. Hayır bunu yapmam. "Ne?! Ciddi misin lan sen?" Dedim sinirle. "Lanlı manlı konuşmayalım güzelim. Hadi gel gidelim buradan" dedi. Hayatta gitmem. Benim cesedim bile onunla gitmeyecek. "Hayır ben bunu kendime yapmayacağım." Dedim. Hoşnutsuz bir ifade ile baktı bana. "Ne yapabilirim zorla güzellik olmaz hadi rahat bırak beni ağabeyimi özledim" dedim. Aklımda bir koz daha vardı. Eğer Araz beni bırakmazsa ben de ona Ateş ile sevgili okduğumuzu söylerim. Ateş'den bütün okul çok korkuyor. Nedenini asla öğrenemedim. "Seni bırakmayacağım bunu öğren ve o küçük beynine sok" dedi. Tamam son kozumu oynayacağım. "Bana yaşattıklarını sevgilime söylersem ne yapacaksın?" Dedim. Sırıtarak söylediğim söz karşısında kaşlarını çattı. "Kim o?! O kim? Senin sevgilin mi var" dedi. "Beni çok hafife alıyorsun" dedim. "Bekle adını söyleyeyim. Baş harfi ATEŞ ALKAN!" dedim. Gözlerimin içine korku ile bakmaya başladı. "Sana inanmayacağım" dedi. "Sen bilirsin Ateş seni dövünce de böyle konuşabilecek misin bakalım" dedim. Yahu anlamıyorum. İnsan sevdiğine el kaldırır mı? Hem seviyorum diyor hem de dövüyor. Anlamadım gitti. Ayrıca ben kadına kalkan eli kırarım. İnşallah kısır kalsın yarabbim! .Âmin . "G-git buradan" dedi. Ya bu kadar kolay mıydı?. Neden ben bunu baştan düşünmedim?. Neden yahu?. Yerdeki minik ışığa göz attığımda bunun telefonum olduğunu anladım. Hemen elime aldım. Ağabeyim arıyordu. Bir dakika bir dakika 30 cevapsız arama mı?! Tamam sanırım ağabeyimi birazcık endişelendirdim. Birazcık ama çok değil. Hışımla ağabeyimi aramaya çalışırken ismimi seslenen cok tanıdık bir ses duydum. "Alaca!" Diye bağırıyordu. Araz hâlâ karşımdaydı. Bu ses bana yaklaşana kadar kim olduğunu çözemedim. Çikolata rengi gözleri ile tam karşımda duran kisi Ateş'den başkası değildi. Yüzümü ellerinin arasına aldı. "Buldum seni" dedi. "Kim ne yaptı sana çabuk söyle" dedi. Karşımızda duran Araz'ı işaret ettim. "A-araz yaptı" dedim. "Senin sevgiline el kaldırdı ve dövdü" diye de ekledim. Ateş yüzüme şaşkınlıkla bakıyordu. Ancak olayı çabucak çözdüğü için anlayışla başını salladı ve öldürücü bakışları ile Araz'a döndü. Araz geriye doğru gitmeye başladı. Valla kendimi kurtaracağım derken Ateş'in eline istediği fırsatı vermiştim. Sevgilisiymişim gibi davranmak. Araz'ın yakasına yapıştığı gibi arkasındaki ağaca sabitledi. "Sen nasıl benim olana el kaldırırsın?!" Dedi bağırarak. "Sadece benim sevgilim değil nasıl bir kadına el kaldırırsın? Erkekliğinden utan sen" dedi. Araz korkudan tir tir titrerken Ateş Araz'a dersini vermek için üzerine eğilmişti. "Şimdi derhal gidiyorsun ve sevgilimden özür diliyorsun yoks..." demişti ki Araz hemen yanıma gelerek bana yaklaştı ve "çok özür dilerim gerçekten çok özür dilerim" dedi. Kafamı sağa sola salladım. "Özür dilemen yetmeyecek" dedim. Ona hak ettiği cezayı vermeliydim. Ateş zavallı çocuğu tekrar yanına çekti ve sağ eliyle çocuğun yanağına yumruğu geçirdi. Şak sesi çok hoşuma gitmişti. Arkamdan biri beni kendine döndürdü. Yüzüne baktığımda ağabeyim olduğunu anlayıp tek bir hamlede boynuna atladım. Uzun bir zamandır tuttuğum gözyaşlarımı saldım ağabeyime. "Alaca'm iyi misin canım?" Diye sordu endişeyle. Karnıma giren ağrı ile iki büklüm oldum. Küçük çaplı bir çığlık attım. Ateş bana döndü ve yanağına yumruğu yedi. Evet şimdi Araz'a bir fatiha okuyabilirim çünkü öldme ihtimali %90. Ateş bu çocuktan yediği tek bir yumruğu onlarca yumruk ile geri geçirdi. Ağabeyim bana endişe ile bakıyordu. Gökçe bir anda katnıma baktı. "A-alaca karnın kanıyor" dedi. Sweatime baktım. Kan gölüne dönmüştü. Elimi karnıma koydum. Bir kaç saniye sonra da avuclarıma baktım. Kan vardı. Miğdem bulanmaya başlamıştı. Ağabeyime baktım. Ne olacaktı? Hastaneye gitmeliydim. Ateş hemen yanıma koştu. "İyi misin güzelim?" Dedi. Valla ben bu çocuk yüzünden ağabeyimle büyük kavga edeceğim. Ciddi söylüyorum. Araz ne haldeydi bilmiyorum. Ancak şu anda beni ilgilendiren tek konu kanamamdı. "Alaca simdi sakin ol tamam mı sadece bakacağım. Yaran ne halde görmem lazım" dedi ağabeyim. Korku ile başımı tamam anlamında salladım. Yavaşça sweatimi yukarı kaldırdı ve karnıma baktı. Gözlerini fal taşı gibi açtı. "Alaca şimdi sana bir şey soracağım ama korkma tamam mı?" Dedi. "T-tamam" dedim. "Karnına bir seyin battığını hissediyor musun?" Diye sordu. "Hayır hissetmiyorum. Bir sey mi oldu ağabey?" Diye sordum. "Tamam bir şey yok sadece cok fazla darbe aldığı için kanaman olmuş ama karnında büyük ve derin bir kesik var" dedi. Canım canımaya başladı. Yaprak çantasından çıkarttığı küçük bir sprey kutusunu ağabeyime uzattı. Ağabeyim gözlerime bakıyordu. "Şimdi mikrop kapmaması için oraya biraz kolonya sıkacağım tamam mı?" Dedi. "Ağabey kanıyor mu kesik?" Diye sordum. "Çok az kanıyor ağabeyciğim " dedi. Sıkıntıyla nefes aldım. "Tamam ama yavaş sık tamam mı." Dedim." Tamam güzelim" dedi. Kafamı geriye attım. Ağabeyim önümde eğildi. Yavaş yavaş, sakin sakin kolonyanın kapağını açtı. Fıs fısı karnıma yaklaştırdı. Ve benim en hazırlıksız zamanımda bir anda sıktı. Yanıyor ve çok acıtıyordu. Sesimi çıkarmamaya çalıştım. Ancak 2. Ve 3. Sıkışından sonra hafif bir çığlık attım. Acıdı. Çok yanıyor ya çok yanıyor. Yüzüme acı içinde bakıyorlardı. "Tamam tamam bir şey yok" dedim dişlerimi sıkarken. Belimde bir el hissedince ise vücudumu bir titreme aldı irkildim. Bunu yapan kişi Ateş idi. Ağabeyim bilmem kaçıncı kez sıktı ve bende onunla beraber dişlerimi sıktım. "Ya yeter ne zaman bitecek ağabey? Çok yakıyor ya canım çok acıyor" diye sızlandım. Ağabeyim derin bir nefes aldı. "Biliyorum canım ama mikrop kapabilir. Bu daha kötü olur. Yapmak zorundayız özür dilerim" dedi. İçimi şişiren bir nefes daha aldım ve "tamam" dedim. Yapacak bir şey yoktu. Katlanmak zorundaydım. Ağabeyim son bir kaç kez daha sıktı ve hemen sweatim ile karnımı örttü. Hâlâ yanıyordu. "Bitti" dedi. Rahat bir nefes daha aldım. Ateş'in yüzüne bakıyordum. Kurduğum son plan belki de çok hoşuna gitmişti. "Seferber ettim kızım bizi Mete bir yandan Ateş bir yandan ikisi de delirdi. Hele de Ateş. Çocuk öldü öldü dirildi. Ağabeyin tam 30 kere aradı hepsini saydım. Ateş kendisini suçlayıp durdu. Sen telefonunu açmadıkça ikisi de delirdi. Sonra Ateş seni buldu. Hepimiz rahat bir nefes aldık." Dedi Umut. Ateş beni merak mı etmişti. Endişelenmiy miydi benim için?. Yüzüne hayranlıkla bakarken. "Ne kadar yaratıcı bir fikir bulmuşsun" dedi ve göz kırptı. Gülümsedim. Karnım hâlâ çok ağrıyor ve yanıyordu. "Evet şimdi bana gerçekten aranızda neler geçtiğini anlatabilirsin küçük kardeşim" dedi ağabeyim. Şimdi öldüm ben. Şimdi geberdim işte. Hadi herkes hayrıma birer fatiha okusun. "Bir şey yok ağabeyciğim." Dedim. "Sadece bütün okulun Ateş'den korktuğunu biliyorum ve biraz bu planda onun korumacılığını kullandım. Hepsi bu kadar başka bir şey yok" dedim. Yüzüme baktı. Kaslarını kaldırmıştı. "Buna inanmamı bekleyemezsin" dedi. Tamam hiç inandırıcı değildim. Ancak ne yapayım?. Benden bu kadar. Ateş hemen sözü eline aldı. "Sadece minik bir plandı. Gerçekten bak hiç bir şey yaşanmadı" dedi ikna etmek istercesine. "Çocuklar size inanmamı beklemeyin. Ya şimdi kendiniz söyleyin ya da ben zorla öğreneyim" dedi. Evet. Çıramız yakıldı. Hayırlı uğurlu olsun. Yüzümü öne eğdim. Sanki olanları bir anda unutmuşlar gibi hemen üstüme yürüyor yahu. Karnım zaten hâla zonkluyor ve acı çektiriyordu. "Karnım" diye sızlandım konuyu değiştirmek amacı ile. Ağabeyim elini omzuma koydu. "Hâlâ acıyor mu?" Diye sordu. "Evet hâlâ çok yanıyor ve acı çektiriyor" dedim. Hâlâ canım acıyordu bu yalan değildi. "Ne geçirir ki onun acısını?" Diye sordu Ateş. Bilmiyordum ki. "Alaca çok üzgünüm ama yanımızda hiç bir ilaç yok. Sanırım bir süre bu acıyı çekmek zorundasın çok üzgünüm" dedi Yaprak. Hayır ya bir şeyler vardır değil mi olması lazım yani. Ben süresi bile belirli olmadan bu acıya nasıl katlanacağım? Benim canımı hiç mi düşünmüyorlardı? "Ben dayanamam ki" dedim. "Zorundasın" dedi ağabeyim. Gözlerimi gözlerine diktim. "Ya canım acıyor siz hiç mi beni düşünmüyorsunuz?" Dedim. Yüzüme acı içinde bskıyorlardı. Konuyu dağıttığıma sevinirken bir anda miğdem bulanmaya başlamıştı. Tek elimle ağzımı örttüm. "İyi misin?" Diye sordu bana ağabeyim. "Bitmeyen acılarımı duymak istemiyorsan evet, iyiyim" diye yanıtladım. "Artık buradan uzaklaşmamız gerek" dedi Ateş. "İyi ama mereye gideceğiz? Kayıbız farkında mısınız? Nereye gideceğiz?" Dedim. "Evet Alaca kaybolduk bunu hepimiz biliyoruz ve tekrardan evet ormanda güvenli bir yer bulacağız" dedi ağabeyin. Ormanda ne kadar güvenli bir yer bulabilirdik ki? Hadi bulduk diyelim güvenli olup olmadığını nereden anlayacaktık ki?
Bir kaç saattir yürüyoruz ve hâlâ güvenli bir yer bulamadık. "Ayaklarıma kara sular indi. Yeter yahu kaç saattir yürüyoruz oturalım artık. Çok yoruldum" diye sitem ettim. "Bende çok yoruldum. Bence biraz oturalım dinlenelim sonra devam ederiz" dedi Gökçe. "Tamam o zaman oturalım" dedi ağabeyim. Etrafıma bakındım oturacak bir yer bulabilmek amacı ile. Parmağımda karşımızda duran kütükleri gösterdim. "Bakın bence buralara oturabiliriz" dedim. Karşımızda duran kütüklere doğru yürümeye başladık. Bir tanesinin üzerine oturdum. Karnım kütüklere oturunca hafif bir sızlatmıştı. Ancak umursamadım. "Oh be dünya varmış" dedim kendi kendime. Ağabeyim bana bakarken gülümsedi. "Rahatladın mı?" Diye sordu. "Hemde fazlasıyla" diye yanıtladım. "Acıkan var mı?" Diye sordu Umut. "Ben aslında pek acıkmadım" dedim. Acıkmıştım ama bir kaç saat daha dayanbilirdim. En az 4 saat daha durabilirdim sanırım. "Sen ve acıkmamak? Dünya tersine falan mı dönüyor arkadaşlar? Yoksa kıyamet günü mü geldi? Alaca acıkmamış" dedi Umut tekrardan dalga geçmek amacı ile. "Siz de beni iyice obur bellediniz ayol 17 yaşındayım ve 38 kiloyum ya kilolu muyum?" Dedim. Bence yaşıma göre gayet iyi bir kilodaydım. "Valla Alaca ben senin fiziğinden istiyorum sen ne kadar yersen ye hiç kilo almıyorsun" dedi Gökçe. "Sen neden Alaca'nın fiziğinden istiyorsun ki? Senin kilon da çok iyi" dedi ağabeyim. Yüzüne ters ters baktım ağabeyimin. "Alaca bana öyle bakma nedenini çok iyi biliyorum. Lütfen beni öldürecekmiş bakışlarını keser misin?" Dedi ağabeyim. Bakışlarıma hâlâ devam etsem de gülümsedim. "Tamam ağabey" dedim. Gülümsememi bozmadan Gökçe'ye döndüm. "Eee yengecim daha daha nasılsın?" Diye sordum. Ve memnuniyetle Gökçe'nin renkten renge girmesini izledim. "Yengesinin gülü hadi bak işine hadi" dedi Gökçe. "Oyyy sen ne güzel 'yengesinin gülü' diyorsun öyle" dedi ağabeyim. Hafifçe öksürdüm. "Ağabeyciğim lütfen" dedim. Gülümsüyordum. Dişlerimin arasından konuştum. "Bak ağabeyciğim anla artık demek istediğim şeyi de ben anlatmaya çalışmayayım" dedim. Ne demek istediğimi anlamıştı. Şakacıktan korkmuş gibi yapıp gülümsedi. "Alaca senin en son karnın ağrımıyor muydu? Geçti mi?" Diye sordu. "Geçmedi hâlâ hafif te olsa ağrıyor" dedim. Düsünür gibi yaptı. "O zaman biraz susmanı öneririm" dedi. "Karın ağzısına çok iyi geliyormuş" diye de ekledi.
***
"Sana benim olacağını söylemiştim Alaca" diye bir ses duydum. Bu sesi Araz'ın sesine benzettiğim için biraz tırsmıştım. "Ağabey Araz'ın sesini duyuyorum" dedim. "Aynı sesi ben de duyuyorum ağabeyciğim" dedi ağabeyim. Ateş'e döndüm. Biz en son kurtulmak için kendi kendimize bir plan yapıp uygulamıştık. "Sakin ol Alaca tamam mı? Söz veriyorum hiç bir şey olmayacak" dedi Ateş. Arkama döndüm. Çünkü ensemde ılık bir nefes hissetmiştim. "Sana benim olacaksın demiştim" dedi Araz. Tam karşımdaydı. "İstemiyorum ben asla senin olmayacağım" dedim. Hızla ayağa kalktım. Ağabeyimin yanına geldim. "Gençler sakin olun buraya size zarar vermeye değil tekrardan arkadaş olmaya geldim" dedi Araz. Üzgünüm Arazcığım sen o hakkını kullanmadan bitirdin" dedim. "Şimdi buradan defolup gideceksin ve bir daha da asla karşımıza çıkmayacaksın" dedim. "Ama ben de bu ormanda kayboldum ve çıkmam lazım" dedi Araz. "Duygu sömürüsü yapmayı kes!" Diye bağırdım. "Sana inanmayacağımızı çok iyi biliyorsun" dedim. "Şimdi defol git buradan ve bir dahada karşımıza çıkma!" Diye bir daha bağırdım. "Bana bağırma Alaca" dedi Araz. "Ya sana mı soracağım nasıl konuşup konuşmayacağımı? Sana diyorum ki defol git buradan DEFOL!" Diye bağırdım. Araz bir adım gei çekilirken ben bir adım öne gittim. Tek parmağımı havaya kaldırıp öldürücü bakışlarımı gözlerine sabitledim. "Bir daha karşıma çıkarsan inan bana seni kısır bırakana kadar o herkesten sakladığın yerine binlerce tekme geçiririm!" Dedim. Bence gayet güzel bir tehdit olmuştu. Bir daha karşıma çıkamazdı. "Senin tehdit ediş şeklini yerim lan ben" dedi Araz. "Sen beni hiç ciddiye almadın galiba. Bekle ben seni inandırayım" dedim. Ve o bahsettiğim yete tekmeyi geçirdim. Karşımda iki büklüm olmuş bir şekilde duruyordu. "Tamam inandım ama yapma şunu" dedi. Sırıttım. "Sen benden uzak durana kadar her zaman yaoacağım" dedim. Yapacaktım da. Beni rahat bırakana kadar, beni özgür bırakana kadar yapacaktım. Kaşınırsa kaşırdım. Yaparmıydım?............ yapardım.....
Evetttttttttttt......
Pazartesi günü doğum günüm ve bu yüzden hu bölümü erken atacağımmmmmmmm....
Daha sonra pazartesi ve perşembe günleri de diğer iki bölümü atacağım biraz uzun olmaları amacıyla.......
Sizleri çok seviyorummmmmm❤❤💋💋
Diğer bölümle ilgili fikirlerinizi yazmayı, oy atmayı unutmayınnnnnn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANDA KAYIP
AdventureBir gün özel bir okul, çok büyük ve bir o kadar da gizemli bir ormana kamp yapmaya gider. Ancak Alaca ve arkadaşları ormanı gezmek isterken kaybolurlar. Orman çok büyük olduğu için öğretmen ve yetkililer onları bulamaz ve bir haber alamazlar. Mecbur...