Canikolarım normalde bunu söylemeyecektim ama söylemezsem bu gün uyuyamam:
SENEYE GÖRÜŞÜRÜZZZ.
Biliyorum kötü bir espiri ama yapmazsam olmazdı
Keyifli okumalarrrr💌
"137....138....139" saymaya devam ediyordum. "Neyi sayıyorsun?" Demişti Ateş tam yanımda dururken. "Yanından geçtiğimiz ağaçları sayıyorum. Mesela şimdiye kadar 30 çam ağacı,16 tane palamut ağacı ve..." demiştim ki sözüm Ateş tarafından kesildi, "tamam tamam, sormadım say" dedi. "Siz amma çok konuşuyormuşsunuz" dedi Araz önümüzdeyken. Evet bize ağabeyimi bulmakta Araz yardım ediyordu. Ben bunu yapmasını istememiştim. Ancak Araz vazgeçmiyordu. Amacını çok iyi biliyordum. Babamın gözüne girmek istiyordu. Sonra da babam bana Araz'ın ne kadar iyi biri olduğunu falan söyleyecekti. Ben de zor bir durumda kalacaktım. "Hani çok iyi biliyordun buraları? Baksana hâlâ bulamadık ağabeyimi" diye itiraz ediyordum ancak Araz hiç bir tepki vermiyordu. Bırakın arkasını dönmeyi, mırıltı bile çıkartmıyordu. "Acaba ben bir arasam mı? Gerçi burada telefon çekmeyebilir" dedi Gökçe. "İyi fikir ancak telefon çekmeyebilir. Yinede biz bir şansımızı deneyelim bence" dedim. Gökçe başını sallayarak telefonunu cebinden çıkarttı ve yukarı doğru tuttu. "Heh çekiyor" dedi. Hızlıca Gökçe'nin yanına gittim. Telefonunun ekranına baktığımda ağabeyimi 'Canımın içi❤' diye kaydettiğini gördüm. Gökçe'ye anlamlı kısa bir bakış attım. İkimiz de hafif kıkırdadık. Gökçe ağabeyimi aradı. Merakla beklemeye başladım. "Çalıyor çalıyor ama açmıyor" dedi. Yüzümü yere eğdim. Beklenmedik bir anda "açtı!" Diye hafiften bağırdı. "Alo? Mete neredesin sen? Çabuk nerede olduğunu söyle!" Dedi. "Bir bağırma da nerede olduğunu söylesin" dedim. Karşı taraftan az da olsa ses geliyordu. "Hoparlöre alsana" dedi Umut. Gökçe hoparlöre aldı konuşmayı. "Ağabey? Neredesin?" Dedim. "Sakin olalım tamam mı küçük kardeşim? Şu anda kamp alalına doğru yürüyorum" dedi. "Tamam bizde kamp alanına doğru yol almaya başladık. Sen bizi kardeşinin çadırının orada bekle" dedi babam.
Kamp alanına geldiğimizde ağabeyim bizim çadırın orada bizi bekliyordu. "Şükürler olsun! Çok korkuttun bizi" dedi Gökçe. Hızlıca ağabeyimin yanına gidip kolunu kolu ile birleştirdi Gökçe. Bende ağabeyimin yanına koşup sarıldım. "Bir daha sakın kaybolma! Gebertirim bak seni" dedim. "Geberteceğinden şüphem yok" demişti. Araz bize bakıyordu ve bakışlarında seni kazanacağım belirtileri vardı.
Hayır, beni kazanamayacak.
Buna izin vermeyeceğim!
Kimse benden bağımsız beni alamayacak.
"Yeter ayol. Sizi böyle sarmaş dolaş görmek beni bir değişik hissettiriyor. Ayrılım bakayım." Dedi Yaprak. Gülerek ağabeyimden ayrıldığımda Ateş ile göz göze geldik. Bana olan bakışları, o kadar derin ve içtendiki gülümsedim.
Eğer şu anda babam burada olmasaydı koşup boynuna atlayabilirdim. Ama ebeveynlerimin düşünceleri çok önemli.
"Güzelliğinle de mi yakıp kavuracaksın burayı be kadın?" Diye fısıldıyan Ateş'e olan bakışım ve gülüşüm daha da büyüdü. "Hadi bakalım ben bu akşam eve döneceğim o yüzden biraz daha vakit geçirmek istiyorum çocuklar" dedi babam. İstifimi bozmadan babama doğru bir kaç adım attım. Tam karşısında durduğumda kollarının arasına girerek sarıldım ona. Çok özlemiştim onu.
Birlikte kahve içiyorduk. Kahveyi kim mi yaptı? Tabii ki ben. Zaten başkasından da bekleyemezdiniz. "Demek şu yanındaki delikanlı sevgilin?" Diye sordu babama. Utana utana baktım yüzüne. Ağabeyim sayesinde babam Ateş ile sevgili olduğumuzu öğrenmişti! Gerçi bende Gökçe ile ağabeyimin sevgili olduklarını anlatmıştım ama neyse şimdi o konulara girmeyelim. Benim konuşmama izin vermeden Ateş sözü eline almıştı, "evet efendim, kızınız ile birbirimizi seviyoruz" dedi. Ama hayır ya! Utançtan yerin dibini boylamak üzereyim ve sevgilim şu anda her şeyi itiraf ediyor! Ve ben daha da yerin yedi kat dibine giriyorum. Babam gözlerini kocaman açtı, kaşlarını yukarı kaldırdı ve bana döndü. "Alaca? Senin de gönlün var mı bu delikanlıda?" Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANDA KAYIP
AventureBir gün özel bir okul, çok büyük ve bir o kadar da gizemli bir ormana kamp yapmaya gider. Ancak Alaca ve arkadaşları ormanı gezmek isterken kaybolurlar. Orman çok büyük olduğu için öğretmen ve yetkililer onları bulamaz ve bir haber alamazlar. Mecbur...