KURTLAR

14 2 0
                                    

ATEŞ ALKAN

Alaca yaşadıklarımıza rağmen hâlâ uyuyordu. Ben ise neler olduğunu idrak etmek için beynimi zorluyordum. Çalıların arkasından çıkan tavşan bize bir dehşeti yaşatmıştı. Patlayan kaşıma elimi götürdüm. Kaşıma dokundum ve parmağıma bektım. Artık kanamıyordu. Dün internetin çektiği bir yer bulmuştum ve yabancı bir numaradan Alaca'ya mesaj atmıştım. Amacım ise akıllara gelebilecek türden değildi. Amacım ise şuydu; Alaca'yi özel numaradan sevgilim yapmaya çalışacak sonra da aynı bir şerefsiz gibi onun bu hallerin kendi çıkarlarım için kullanacaktım. Ve ona sürekli tehditler yağdıracaktım. Alaca sürekli yanımızda olduğu için internetinin her çektiği yerde benimle mesajlaşacaktı. Ancak başka birisi ile mesajlaştığını bildiğinden bizim yanımızda konuşurken ya sırıtacak, ya da yüzünü buruşturacaktı. Ben de zaman gectikçe ona ne olduğunu soracaktım. Sonra o bana bir gün anlattığında hacker bir arkadaşımın olduğunu söyleyip numarayı kapattırabileceğimi söyleyecektim. Bu fikre balıklama atlayacaktı. Yabancı numaralı hattımı kapatacak ve bu sorunu kökten çözecektim. Alaca' da beni her zaman kahramanı olarak bilecekti. Ben de bu fırsattan yararlanarak ona açılacaktım. Ve böylece istediğim olacaktı. Sevdiğime kavuşacaktım. Alaca gözlerini yavaş yavaş açarken ben sadece onu izliyordum. Deniz rengi gözlerini kırpıştırarak etrafa bakıyordu. "Neredeyiz biz?" Diye sordu. Mete ve diğerleri yiyecek bir şeyler bulmak için ormana gitmişlerdi. Ben de Alaca'ya bir şey olmasın diye başında bekliyordum. "Dün sen uyurken başımıza önemsiz bir takım şeyler geldi. Ama dediğim gibi önemli şeyler değil biz de buraya geldik" dedim. Anlamaz gözlerle bana bakıyordu. "Nasıl önemsiz şeyler Ateş? Kaşın patlamış! Hâlâ önemsiz diyorsun. Ağabeyim? O iyi mi? Bir yerinde bir şey var mı?" Diye sorularını ard arda sıraladı. "Önce hangisine cevap vereyim?" Diye sordum. Yüzüme tatlı tatlı bakıyordu. "Önce ağabeyime bir şey oldu mu? Onu cevaplayabilirsin" dedi. Metenin patlamış dudağını ve yarılmış kaşını saymazsak gayet iyiydi. Ancak bunları Alaca'ya söylersem bir anda kalkım onları bulmaya gidebilirdi. Bunu yapmasını istemiyordum çünkü onu tehlikeye atamazdım. Sevdiğim birine bunu yapamazdım. Ancak söylemeseydim de ben azar yiyecektim. En iyi fikir söylemek ve gitmesine engel olmaktı. Derin bir nefes aldım. "Patlamış dudağını ve yarılmış kaşını saymazsak gayet iyi" dedim. "Ne" dedi. Hızla ayaklandı ancak kolundan tuttum. "Nereye?" Diye sordum. "Ağabeyimi bulacağım ve yaralarına bakacağım tamam mı?" Dedi. Hayır ona izin vermeyecektim. Kaybolabilirdi. Bende peşinden gidebilirdim ama bu sefer ikimizde kaybolurduk. O yüzden hiç bir yere gidemez. "Hayır gidemezsin ya kaybolursan? Ben bunu kaldıramam" bir dakika bir dakika ağzım benden bağımsız bir şekilde bu cümleleri kuruyordu. "Ne? Ateş iyi misin sen beni merak etmeler bensizliği kaldıramamalar falan?" Dedi. Şimdi bu sorusunu nasıl cevaplayacaktım? Köşeye sıkışmıştım. Kaçabileceğim bir delik de yoktu. Alaca ben cevap veremeden yürümeye devam etti. Bu sefer kolunu daha fazla sıkarak yanıma çektim. Acı umarım acımamıştır. "Hey! Ne yapıyorsun sen Ateş?" Sorgular bir şekilde sorduğu soru beni daha da çok endişelendiriyordu. Ağzım benden bağımsız istemediğim cümleleri kuruyordu. Karşı koyamıyordum. "Ne yaptığım belli değil mi Alaca? Seni korumaya çalışıyorum seni kaybedemem. Ben bunu kaldıramam" dedim. Allah'ım ağzım benden bağımsız her şeyi söylüyordu. Ne susabiliyor ne de cümlelerimi düzenleyemiyordum. Gözlerimin içine bakarken doğruları söylememek elde değildi. "Ateş yoksa sen bana..." demişti. Ama devamını getiremedi. Vereceğim cevaptan korkuyordu. Cevap vermeden ani bir şekilde bir kaç adım atarak yürümeye başladım. Alaca arkamdan geliyordu. Sürekli konuşuyor, düşünmem için bana fırsat vermiyordu. "Ateş! Sana diyorum! Sen bana" dedi. Sustuk. Uzun bir sessizlik oldu. Alaca durdu. "S-sen bana aşık mısın?" Dedi endişeli ve  heyacanlı çıkan sesiyle. Yürümeye devam ettim. Cevap vermeden, ağzımı bile açmadan yürümeye devam ettim. "Ateş! Bana bir cevap ver! Aşık mısın bana doğruyu söyle söz veriyorum kızmak yok" dedi. Küçük bir çocuk gibi hissetmiştim kendimi. 'Kızmak yok' derken kendimi küçük bir çocuk gibi hissetmiştim. "Ya sana diyorum." Dedi. Aniden kolumdan tutup beni kendisine çevirdi. "Sana diyorum Ateş. Gözlerime bak. Ve sadece  cevap ver bana aşık mısın?" Dedi. Kendimi çıkmazlarda hissettim. Hayır diyemiyordum. Tüm bedenim bu kelimeyi yasaklamıştı bana sanki. "Evet!" Dedim ani bir ses tonu ve sertçe. Alaca önce yüzüme uzun uzun baktı. "N-ne?" Dedi. Anlamamış gibiydi. "Sen bana.." demişti ki sözünü kestim. "He o dediğinden" dedim gözlerimi çimlere çevirdim. "A-ateş ben çok üzgünüm" dedi. Gözlerinin içine baktım. "Neden?" Diye sordum. "Neden üzgünsün?" Diye sordum. Gözlerinin içine bakarken konuşmak çok zordu benim için. "B-ben y-yapamam" dedi. Biliyordum. Alaca istese bile Mete kızardı. Biz asla kavuşamazdık. Ben uzaktan sevecektim onu. "Ben yani nasıl yaparım onu bilmiyorum. Daha önce hiç ilişkiye girmedim" dedi. "Bende" dedim. "Ben seni sevsem bile sen beni sevmezsin Alaca. Ayrıca sen sevdin diyelim ağabeyin izin vermez. Biz asla kavuşamayız" dedim. Acı çeke çeke söyledim bunları. "Ateş b-ben ne diyeceğimi bilmiyorum" dedi. Haklıydı. Pat diye birinin onu sevdiğini söylemesi çok ağır gelmişti. "Yani istersen yapa biliriz ama ben ne yaparız? Nasıl yaparız? Bilmiyorum. Ağabeyimi bir sekilde hallederim ancak ben bilmiyorum" dedi. Çok haklıydı. Zorlamayacaktım onu. "Alaca ben sadece sana açıldım tamam mı? Sen istersen sev beni istersen sevme. Ama şun bil beni seni seviyorum. Tamam mı olay bu kadar" dedi. Ve tekrar yürümeye başladım. Alaca ise olduğu yerde duruyordu. Ne bir adım atabiliyor, ne de geriye gidebiliyordu. Sap gibi kalmıstı ortada. Biraz zamana ihtiyacı olduğunu biliyordum. Uzaklaştım oradan. Sanki görmek istemezmiş gibi. Sanki duymak istemezmiş gibi uzaklaştım....

            ***

"Ateş yapma!" Diyen Alaca'ya gözlerimi devirdim. Yapacaktım. Yapmak zorundaydım. "Bak kardeşim gel oradan beraber konuşalım" dedi Alaca. Gözlerimi gözlerine çevirdim. Bir uçurumdan atlamak bu kadar zor olamazdı. Ben sırlarımı, kimseye söyleyemediğim sırlarımı Alaca'ya sevdiğim kıza söylemiştim. Gerkes bana hep söyle derdi. Bana her şeyini anlatabilirsin özellikle de annem. Ve benim cevabım her zaman çok netti. "Eğer sırlarımı başkalarına anlatırsam kendime ihanet etmiş olurum". Evet tek söylediğim buydu. "Ciddi misin?" Dedim alayla. Bu fikre balıklama falan mı atlayacağımı düşünüyorlardı? Beni o kadar salak mı sanıyorlardı? Hayır ben salak değildim. "Ciddiyim Ateş hadi gel başbaşa konuşalım seninle" dedi. Tamam konuşmaya ihtiyacım var ama Alaca ile değil. Ona her zaman içimi dökeceğimi anladım. O yüzden onunla konuşamam. Mete? Mete hayatta olmaz. Alaca'nın ağabeyisiyle asla baş başa konuşmam. Diğerleri de olamayacağına göre en iyi ve tek seçeneyim Alaca. Başka çarem yok. Ölmek için çok gencim. O yüzden mecbur kabul edeceğim. "Tamam" dedim. Aniden verdiğim karar herkesi şok içinde bırakmışken ben Alaca'ya doğru yüruyordum. Amacım cok farklıydı. Canım biraz ağabey-kardeş kavgası çekmişti. Biliyorum biliyorum bazen ultra çekilmez ve başaçıkılmaz birisi oluyorum ama ne yapalım benim doğam böyle. Alaca'nın yanına giderek elini tuttum. "Hadi buradan gidelim sevgilim. Hadi biraz sohbet edelim" dedim. Yüzümdeki şeytani gükümseme büyümüştü. "Ne saçmalıyorsunuz siz?" Diye bağıran Mete'ye aldırış etmeden Alaca'nın elini tuttum ve onu arkaya doğru çekiştirdim. Alaca mecbur gelmek zorundaydı. "Ateş? Ne yapıyorsun sen?" Diye sordu. Sesi o kadar korku ile çıkmıştı ki... . "Ağabeyim ile kavga etmemi filan mı istiyorsun? Anlamıyorum" dedi.

Amacıma ulaşmıştım...

"Hayır" dedim. "Sen baş başa konuşalım dedin ben de kabul ettim" diye de ekledim. "Ateş bak şu aşk meselesini diyorsan ben yapa.... off yani bilmiyorum. Yapabilir miyiz? Becerebilecek miyiz? Bilmiyorum" dedi. "Alaca daha önce de söyledim. Ben sana açıldım. Ben sana sevgili olalım demedim. Ben sana sen de bana aşık ol demedim. Ben sadece sana sevdiğimi söyledim. Sen ister sev ister sevme" dedim. Beni sevmesini isterdim ancak bunu zorla yapamam. O yüzden karar onun. Ben sadece ona uyacağım. Ve olay burada bitecek. Arkamı dönüp yürümeye başladığım anda bir çığlık sesi duydum. Bu ses Alaca'ya aitti ve tam da arkamdan geliyordu. Arkamı döndüğümde Alaca'nın yere dizlerinin üzerine çöktüğünü ve başını yere eğdiğini gördüm. "Alaca? İyi misin?" Diye sordum. Alaca ise hiç cevap vermiyordu. Saçlarının esen hafif rüzgarda dalgalandığını görüyordum. "Alaca! Sana diyorum iyi misin" dedim. "Mete!" Diye bağırdım ormana doğru. Mete sesimi duyarsa buraya uçarak gelir eminim. Bir kaç dakika sonra Mete ve diğerlerinin bize doğru koşduklarını gördüm. Alaca ise hâlâ aynı pozisyondaydı. "Ateş? Ne oldu?!" Diye kalın sesiyle sordu Mete. "A-alaca'ya bir seyler oluyor" dedim. Ah hayır beni suçlayacalardı. Alaca'nın yanında en son ben olduğum için beni suçlayacaklardı! Alaca'ya bir şey olursa beni suçlayacaklardı. "Olmazsa da benim konuşmamı bekleyeceklerdi. Ona bir şey olursa ben zaten kendimi affetmezdim. Ne olurdu şu lanet çenemi azıcık durdursaydım? Ne olurdu kahrolası ağzım benden bağımsız o cümleleri söylemeseydi. En kendi kaderimi yazmıştım. Belki de en doğrusu buydu. Belkide bu bizim kaderimizdi. Kim bilir? Belkide biz bir gün kavuşurduk. Ya da kim bilir belki de hiç kavuşamazdık. Ancak kader ağlarını çoktan örmüştü. Geri dönüşü olmayan bir şey için moralimi bozmak büyük aptallık olurdu. "Tamam sakin olun bir şey yok" dedi Mete hepimizi rahatlatmak istermiş gibi. "Alaca her üzüldüğünde ya da kırıldığında böyle yapar. Bu onun kendisini rahatlatma biçimi" dedi. "Çığlık atarak ve yere diz çöküp bekleyerek mi rahatlatıyor? Böyle mi yapıyor?" Dedim. "Evet böyle yapıyor" dedi Mete. Rahat ve çok derin bir nefes aldım. "İyi ama ne zaman düzelecek?" Diye sordu Gökçe. "Bilmem kendini ne zaman rahatlatırsa" dedi Mete. Alaca'nın yanına doğru yürüdüm ve yanında tek dizimin üzerine çökerek saçlarımı kulaklarının arkasına atmaya başladım. Yüzü gözlerimin önüne gelince ise ufak bir çığlık attım. "B-bu" diyebildim sadece. "B-bu Alaca değil" dedim. Herkes yüzüme korku ile bakarken Mete hışımla yanıma geldi. Ben ayağa kalktım ve o eğildi. "Alaca nerede?" Dedi. Adeta bir fısıltı gibi çıkmıştı sesi. Bizim Alaca sandığımız yabancı ise  üstten bize bakıyordu. "Alaca nerede?" Diye aordum yabancıya sanki cevap verebilecekmiş gibi. Ancak veremezdi çünkü şu an bizi korkutmakla görevliydi. Biz anda havalandı. Biz daha ne olduğunu anlayamadan. Alaca! O neredeydi?. Bilmiyorum ancak bulacağım.





Evettttt. Eski düzene geri döndükkkkkk.

Yeni bölümü beğendiniz mi???

Sizce diğer bölümlerde neler olacak fikirlerinizi yazınnn❤💋

ORMANDA KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin