Bir haftalık aradan sonra geldim. Ve teşekkür ederim anlayışınız için. Hep mutluluk ve sağlıkla. İyi haftalar.
..........................
...........................................
Hazır.
Daima hazır.
"Komutanımmm." Allah'ım neden? Bunlar neden annesine seslenen çocuklar gibi sürekli bana sesleniyorlardı. Yeter vallahi yeter. Altı üstü silahların bakımlarını yapacağız dedim. Bin tane soru. Birde üstüne maymunlukları.
"Söyle İsmail." Şarjör borusunu temizleyip yerine bıraktım. Şarjör yayını alıp silmeye başlarken ona bir bakış attım.
"Bu karakolun büyülü olduğunu söylüyorlar." Elimde ki yayı bırakıp tamamen ona döndüm. Dalga geçtiğini düşünüyordum ama bu manyak ciddiydi. Diğerlerine bakınca bıyık altı gülüşlerini görmüştüm. Vay hainler.
"İsmail o çok büyütülecek bir şey değil." Onlara uymuştum. Kötülüktü bu, İsmail batıllara inanıyordu. Hatta hayaletlere bile inanıyordu.
"Merak etme İsmail, senin için kendimi feda ederim." Nurullah buruşuk yüz ifadesiyle onu teselli ederken, başımı eğip gülmüştüm. Şerefsiz oyuncu olsa asla sırıtmazdı.
"Tabi lan biz varken sana ne olacak." Arslan da onlara katılınca tam korkmuştu. Arslan diyorsa doğrudur.
"Komutanım, bir hoca çağırsak ne olur ne olmaz." Yok artık ya. Kıyamıyorum da.
"İsmail bunu yapamayız. Bunu zaten kötü bir hoca yapmış. Kimse bozamaz." E yuh ama ya. Şeytan olmuş bunlar. Başımı Yalçın'a çevirdim. Mimik oynatmıyor. Vallahi şeytan bunları görse imana gelir.
"Komutanımmm... Ne yapacağız ben kalamam burada." Dayanamayıp gülmeye başladım. Çok bile dayanmıştım. Her şeyi bozduğum için bana gülüşleri arasın da söylenip durdular.
"E ama abattınız siz de. Çocuğun haline bakın. Ağlamadığı kaldı." İsmail'in pis bakışları arasın da işlerimize geri döndük.
"Ne alaka ağlamak falan komutanım. O kadar da korkmadım. Hatta hiç korkmadım. Ben sizin için dedim." Hele mala bak beni atıyor ortaya.
"Siktir yalancı. Senin korktuğunu bilmeyen mi var." Muhammet ona elinde ki bezi atarken ,hepimiz ona hak verdik.
"Oğlum.. Yıldırım korkuyor desen tamam inanalım. Ama Hilal komutanın böyle şeylerden korktuğunu hatta hiçbir şeyden korktuğunu gördün mü?"
"Yok görmedim... Zaten korkmadığı için buralara kadar geldik ya." Ona ters ters baktım. Yemin ederim silahı bitirdikten sonra ilk onun üstünde deneyeceğim. Konuşmaya devam etsin bakalım.
"Sıçarım senin ağzına. Senin benimle derdin ne? Hayır sanki ben dedim her yere kuyruğum gibi peşimden gelin diye. Gelmeseydiniz."
"Olur mu? Plan başarılı olsaydı, tek kahraman siz olacaktınız." Yalçın cidden bazen salaktı.
"Salak biz zaten kahramanız." Ona kapak yaptım. Elimle. Sonra da öpücük atıp parçaları birleştirmeye geçtim.
"O değil de bunlar yeter şimdi." Arslan'a tek kaşım havada baktım. Suratsızlığı başladı yine, bakalım altından ne çıkacak. "Dün akşam o evden neden o şekilde çıktık?" bir kere unut ya... Bir şeyi bir kere unut ya.
"Öyle gerekiyordu." Altısı da bana gözlerini dikmiş 'konuş hemen yalancı' bakışlarını atıyorlardı. "O ağa bozuntusu yüzünden." Onu biz de biliyoruz bakışlarını attılar. Ellerini sallayıp devam etmemi beklediler. Mecbur tüm olayı anlattım. Şimdi de evet bakayım saate, tam 8 dakikadır onay bekliyordum. Ama yoktu. Suratıma 'sen malsın' bakışlarını atıyorlardı. Evet hepsini biliyordum. Farklı ortamda aldığımız nefesin bile ne anlama geldiğini bilirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİLAL (Güçlü Kadınlar S. 2)
Teen FictionYüzbaşı Hilal Kara Ve Ağa Levent Şahinkoru Onlar nefretle başladı intikamla devam etti. İkisinin de arkasında ailem dediği yoldaşları vardı. Sevda onları esir ederken. Ses çıkarmadan teslim oldular. Yasak bölgeler. İntikamlar . Komedi ve dramın har...