Bu bölümü iki kere yazıp sildim. İçime sinmedi ve linçlenmek istemedim.
Umarım bu sorunsuz olmuştur.
İyi okumalar dilerim.
.................
...............................
...........................................
Haklı olan haklı kalsın.
Bırakalım aklı kalsın.
"Komutanım?" Nurullah oturdukları masada yemeğini hızla yedikten sonra, hala yemeğine dokunmamış komutanına dikmişti gözlerini.
"Söyle Nurullah." Çatalını elini alırken. Masada ki tüm gözler o ve Nurullah arasında gidip gelmeye başlamıştı.
"Şimdi siz Ağa ile sevgili oldunuz. Bunu Albaya ne zaman söyleyeceksiniz?" Hilal omuzlarını düşürürken, çatalı elinden bırakıp sıkıntılı bir nefes aldı.
"Ben dün plana göre hareket etmedim ki." İştahının tamamen kapandığının farkındaydı. Tepsiyi masanın ortasına itelerken Yalçın ile göz göze gelmişti. "Yemeyeceğim, yiyebilirsin." Gülümseyerek ortada ki tepsiyi daha bitirmediği diğer tepsinin yanına çekmişti.
"Teşekkür ederim Komutanım."
"Tek seferde doysan kıyamet kopar zaten." Yıldırım her zaman ki mesaisine başlayıp Yalçına takılırken o sadece omuz silkip yemeğine devam etmişti.
"Neyse konumuz onun doymayan midesi değil. Hem komutanım hepimizde plana göre hareket etmediğinizin farkındayız. Sizde ağa gibi en başından beri ona aşıksınız." İsmail çayını içerken hepsinin onu onaylayacağı kelimeleri kurmuştu.
"En başından değil." Omuz silkip çayını içerken hepsinin göz devirmesine neden olmuştu. "Tamam ilk beğendim. İlk görüşte aşk değildi bence. Bilsem bilirim." Arslan sinirle ve bıkmışlıkla ona dönerken Hilal ona sinsice gülümsemişti.
"Beynin yok ki senin. Senin beynin yok." Hilalin gülüşü kaybolurken karşısında ki adamın suratına tiksintiyle baktı.
"Pislik." Dudak büzen adam ona tekrar cevap verme zahmetine girmedi. "Ben Albayla konuşacağım. Ama duygularımın yoğunluğundan bahsedebilir miyim bilmiyorum. O biraz zor bir konuşma olabilir." Biten çayının bardağını doldurmak için alan Hasan’a gülümsemişti.
"Ama bilmek zorunda. Bu hafif, önemsiz bir görev değil. Bu görevde ki her şeyi komutanlarımız bilmeli." Yıldırım sıkıntıyla konuşurken, Albaya zaten dün gece her şeyi anlattığını söylememeye kararlıydı.
"Evet zaten ondan bir şey saklarsam beni mahveder." Gelen çayına üç şeker attıktan sonra rahatsız edici bir sesle uzun süre karıştırdı.
"Bence git ve hemen anlat. Ne kadar beklersen ve düşünürsen o kadar zor olur." Muhammed sakin bir sesle onu rahatlatmak istiyordu. Ama Nurullah konuşmaya başladığı an hepsi sabırla arkasına yaslandı.
"Bence Albay bir şeyler hissettiğini öğrenirse kızar."
"Kapa çeneni eşek." Nurullah hepsinin ona bağırmalarını umursamadan çayını içmeye devam etmişti.
"Ben gidiyorum. Albayın ne diyeceğini konuşunca öğreneceğim. Ve cidden beklemeye devam edersem bu işin sonu hiç iyi olmaz." Hilal biten ikinci bardağını masaya bıraktıktan sonra derin bir nefes almıştı. "Allah bana yardım etsin." Kesin ama ürkek adımlarla komutanın odasına doğru ilerledi.
"Başarabilirsiniz Komutanım." Nurullah Onu yüksek sesle desteklerken Hilal bunun işe yaramayacağını biliyordu. Korkusu yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Her adımıyla derin bir nefes alırken ciğerlerinin patlayacağını düşünecek kadar kendini düşünceleriyle dolduruyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİLAL (Güçlü Kadınlar S. 2)
Ficção AdolescenteYüzbaşı Hilal Kara Ve Ağa Levent Şahinkoru Onlar nefretle başladı intikamla devam etti. İkisinin de arkasında ailem dediği yoldaşları vardı. Sevda onları esir ederken. Ses çıkarmadan teslim oldular. Yasak bölgeler. İntikamlar . Komedi ve dramın har...