Asuman siyah gözlerini açtığında karşısında gördüğü ilk şey beyaz tavandı. Pencereden içeriye sızan rüzgâr dolaşıp bedenini buluyor ve içini ferahlatıyordu. Uyanmasına rağmen yerinden bir milim bile oynamayan vücudunun hareketsizliğini koruyarak gözlerini yukarıya dikmiş o görüntüyü izliyordu. Bir yandan da düşünüyordu fakat tavanın beyaz oluşu nedense düşünmesinin tadını tuzunu kaçırıyor zihninin çalışmasını engellemek için önüne bir set örüyordu. Bu onu düşünmekten alıkoyan bir güçtü. Bunun neden böyle olduğu üzerine kafa yormak mantıksızdı. Zira dünyada her şeyin anlamlı bir neden sonuç ilişkisi yoktu. Varsa bile hepsine hâkim değildik ve bu nedenle hayatımızda nedensiz kalan çok şey var. Bu da onlardan biriydi işte!
Taşınmanın verdiği yorgunluğu iliklerine kadar hissediyor yatağından çıkmak istemiyordu. Fakat istemese bile birazdan annesinin ikazlarına muhatap olacağını ve günün rutinlerine ayak uyduracağını da gayet iyi biliyordu. Ne de olsa insanın hayatında kolay kolay değişmeyen birtakım rutinler vardır ve bu rutinler süreklilik arz ederler. Bunlar hayatın normal akışını sağlamak için ihtiyacımız olan şeylerdir. Bu yüzden onlara teslim oluruz. Üstelik bu teslimiyet bir kaybı da ifade etmez. İllaki bir yerde yararınızadır. Hayatın akışı der geçersiniz.
Bir süre sonra gözlerini beyaz tavandan alarak odasında gezindirmeye başladı. Hemen hemen yerleşmişti. Birkaç ufak tefek şey dışında yapacak bir şey kalmamıştı. Pencerenin perdesi çekik ve bahçeye açılan odanın kapısı açıktı. Rüzgâr perdeyi içeriye doğru savuruyor ve bahçeyle birleşen odanın manzarasını daha da bir güzelleştiriyordu. Koca ağaçların kadim gölgeleri bu manzaranın güzelliğine güzellik katıyordu. Pencerenin hemen yanında uzanan ağaçlar odasına gölgelik yapıyor güneşin içeriye girmesini de engelliyordu. Bu onun ayrıca hoşuna gitmişti. Çünkü Asuman güneşli havalardan hoşlanmıyordu. O kapalı havaları seviyordu. Her yeri kaplayıp koruyan gizleyen ve bağışlayan havaları.
Birden aklında beliren artık bir odası olduğu gerçeği zihnine yabancı bir misafir gibi kuruldu. Üstelik yerini yadırgamışa da benzemiyordu. Ama ne olursa olsun benliğine tam olarak oturmayan bu durum ona tuhaf geliyordu. Belki eskiden olsa buna çok sevinirdi. Fakat şimdi bu düşüncenin onu yeteri kadar mutlu etmediğinin farkındaydı. Belki de zamanında yaşanmayan her şey insana buruk bir sevinç veriyordu ve asuman da tıpkı diğer herkes gibi o buruk sevinci yaşıyordu.
Yataktan çıkmak hazırlanmak ve okula gitmek zorundaydı. Biraz zorlansa da ayağa kalkabildi ve elini yüzünü yıkamak için banyonun yolunu tuttu.
Her ev cumhuriyetinde güne kahvaltıyla başlanır. Cumhuriyetsiz evler için de geçerlidir bu. Yalnızca cumhurları yoktur. Cılız biz cumhuriyet ve cumhursuz bir mevcudiyetleri vardır. Yani yalnız ve tatsızdırlar ama bir şekilde bu cumhuriyete ortaktırlar. Ve kimse reddedemez bunu. Babası, Aslan Bey çoktan kahvaltı masasındaki yerini almıştı. Bir yandan kahvaltı yapmak için karısı ve kızını beklerken diğer yandan da yıllar sonra doğduğu yere tekrar gelmenin verdiği heyecan ile babasından kendisine kalan evini inceliyordu. Baktıkça burayı ne kadar özlediğini anlıyor ve içi hoş oluyordu. Nihayet onun için memleket hasreti sona ermişti. Bu yüzden mutluydu.
Asuman'ında soluğu yemek masasında almasıyla hep birlikte kahvaltı ettiler. Kahvaltıdan sonra asuman dişlerini fırçalayıp üstünü değiştirdi. Çantasını da alıp antreye doğru ilerdi. Annesi çıkacaklarını anlayınca elindeki bulaşıkları bırakıp onları uğurlamak için kapıya yöneldi. Yüzyıllardır değişmeyen kadim bir gelenekti bu. Annelerin ailelerine gösterdiği içinde nice duyguyu barındıran esrarengiz bir bağlılık. Bu bağlılığa dayalı bir tür ritüel. Belki de o kadar da esrarengiz değildir. Biraz daha düşününce sanki varlığı yaratılış esnasında benliğimize işlenen kodlara dayanıyormuş gibi düşündürtüyordu. Kim bilir? Tanrı bilir tabi ki kısıtlı idrak değil! Bu onu küçümsemek de değil. Çünkü kendisi de tanrısal bilişten. Kısıtlı idrak tüm kısıtına rağmen değerlidir ve bu değeriyle daima insanlığın gözlerini kamaştırır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzafi
General Fiction+18 şiddet rahatsız edici unsurlar içerir "sana söyledim. Görmezden gel. Karşılığını misliyle veririm. " o an gözlerindeki ifadeyi fark etti... "beni öldürecek misin?" dedi. Yoğunlaşarak asumanın zihnini yokladı fakat tamamıyla kontrollü ve korunakl...