Bölüm 9: Gelecekten Bir An (3)

74 4 4
                                    

Mustafa yeryüzünde basitliğin kudretine inanan insanlardan biriydi. Basit düşünüyor basit görüyor ve basit yaşıyordu. Basit düşünmenin bir felsefesi varsa bu konuda incelenmesi gereken kişilerden biri de oydu. Ve bu düşüncesinin vuku bulan pratikleri onu daima doğruluyordu. Böylelikle mevcut inancıyla daha sıkı bir bağ kuruyordu. Bir şeyleri karmaşıklaştırmanın alemi yoktu. Bu insanoğlu için işleri daha fazla zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Basitliğin yanında onu mutlu eden yegâne şeyler ise rutinleri ve zevkleriydi.  Hayatında ona vahşi bir zevk veren ve onu doruklara çıkaran üç şey vardı. Seks, öldürmek ve yemek. Sahip olduğu rutinler ise bu üç şeyi takip etmekten ibaretti. 

 Rutinler bir insana huzurlu ve mutlu hissettiren güvenli limanlardı. Bu yüzden insan onları kolay kolay terk edemezdi. Daha doğrusu terk etmek istemezdi. Genelleyemesek de onları hayatımızda bir çeşit sağlıklı obsesyonlar olarak tanımlayabilirdik. Rutinlerin tüm iyi yanlarına rağmen kötü yanları da vardı. Ve bu kötü yanların varlığını istesek bile görmezden gelemezdik. Öncelikle insana ulaşmak için istikrarlı yolları oluşturuyorlardı. Misal birini öldürmek istiyorsanız rutinler sizin için önemli ve sağlam köprülerdi. Ve sizin yapacağınız tek şey iyi bir planla bu köprülerden karşı tarafa geçip avınızı ele geçirmekti. 

Akşam yemeğini yemek için her zaman uğradığı restorana gelmişti. Birçok arayış ve denemenin sonunda buranın yemeklerini beğenmiş ve kısa bir süre içinde de müdavini olmuştu. Mustafa yemeğine ara verip tuvalete gitmek için ayaklandı ve masadan ayrıldı. Adamları da peşinden giderek onu takip ettiler. Tuvaletin önünde durup onu beklemeye başladılar. İşini bitirip lavaboya yöneldi ellerini yıkarken kafasına doğrultulan silahla ellerini yavaşça havaya kaldırdı. Ensesinde hissettiği metalin varlığı onda korkudan çok öfke hissini uyandırmıştı. Bir zevki bölen bir sinekten daha mide bulandırıcı bir şey varsa o da o zevki bir daha tadamayacak olma ihtimalinin benliğinizi işgal etmesiydi. Bu ihtimaller bir süreliğine de olsa zihnini işgal etmiş fakat orada erkenden boşalıp dibe çökmüşlerdi. Böylelikle Mustafa soğukkanlılığını korumaya devam edebilmişti.

 Bu alemde herkes için beklenmedik bir sonla karşılaşmak olasılığı daima varlığını koruyan bir durumdur. Ölüm bu olası sonlardan en önemlisi. Ve kimse onun kendi başına gelmesini istemez. Fakat o an gelip çattığında bunu yaşayan insanlar derin bir heyecan ve korkuyla inandıklarını düşündükleri ateizmi, pragmatizmi vesairesini rafa kaldırıp gizli dualar ederlerdi. Varlığından sadece Allah'ın haberdar olduğu dualardı bunlar. Zira insan yaşamak istiyordu. Daha çok yaşamak. Dahasını ölçemediğimiz bir çokluktu bu.  

Mustafa için ölmek ihtimali an itibariyle vücut buluyordu. Sona gelmiş olabileceği fikrini isteksiz bir şekilde de olsa düşünmeye başladı. Yine de şansını denemeli ve kurtulmaya çalışmalıydı. Tam harekete geçecekken Araz saklandığı yerden çıkıp adamın arka tarafına geçti. Adam bunun üzerine onun varlığını fark etmiş elindeki silahı ona doğrultmuştu. Araz adamın elini kavrayıp yukarı doğru kaldırdı. Onu kıskıvrak yakalayıp duvara yapıştırdı. Elini sert bir şekilde duvara vurup silahını düşürmesini sağladı ve daha sonra yüzüne sert bir kafa attı. Sonrası çok daha kolay olmuştu.  

Mustafa ellerini ceplerine koyup ayakları altına düşen adama tiksintiyle karışık bir sinirle baktı sonra gözlerini ondan alarak araza çevirdi. Tebessümle:

"koruyucu meleğim mi demeliyim?"

"Bu hiç senlik değil. Muhafız kelimesini tercih ederim."

"peki."

"daha dikkatli olmalısın " Mustafa alaycı bir tebessümle:

"açıkçası sen varken buna çok da gerek duymuyorum."

İzafiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin