Karanlık bir ormandayım. Ormanı aydınlatan dolunayı görebiliyorum. Ama aydınlığı karanlığa ayak uydurmaktan öteye geçmiyor. Belki de güç karanlıkta. Nasıl bir karanlık bilmiyorum. Ama ilginçtir ki korkmuyorum. Üstelik orman kadar karanlık ve kasvet dolu bir gölün üzerinde bir sandalın içinde kürek çekiyorum. Önümde biri var kim bilmiyorum. Bir kadın mı yoksa bir adam mı? Belki de ikisi de değil. Acaba aklım mı diye düşünüyorum nedense. Nefsim de olabilir bilmiyorum. Bunlardan daha çok merak ettiğim şey ise neden onu takip ettiğim.
Bu garip rüyanın etkisiyle gecenin bir yarısı kalktım ve saatime baktım. İkiyi gösteriyordu. İyice doğrulup sırtımı yatağın başına dayadım. Gördüğüm rüyayı düşünmeye başladım ama ne kadar düşünürsem düşüneyim bir türlü çözümleyemedim. Eskiden olsa bilinç altımı çırılçıplak bırakacak kadar soyabilirdim ama şimdi yapamıyorum. Zihnim kalem oynatamıyor. Nedenini anlayabiliyorum. İçimdeki karanlığı karartıp harladıkça sırdan ve hakikatten uzaklaşıyorum. Bu canımı yaksa da yapacak bir şey yok. Çünkü bana parlak seçenekler sunulmadı. Bende kökten ve kanlı bir yol seçtim. Ama yine de kanın miktarını azaltıyorum. En azından azaltmaya çalışıyorum ve intikamımı bir görev bilincine dönüştürmekte diretiyorum. Bunu kısmen de olsa başarabiliyorum fakat yeterli olmadığının da farkındayım. Artık geri dönüşü olmayan bir yoldayım ve sonunu görmek istiyorum. Bu yüzden olgun olmalı ve bu yoldaki kayıplarımı kabullenmeliyim. Bu bilinçle yatağa uzandım ve gözlerimi tekrar kapadım.
Yarın uzun bir gün olacak. Yeryüzünde temizlik ve kuşlar için özgürlük!
Serhan fırsatını bulduğu her an ders çalışıyordu. Tüm bu çabasının nedeni doktor olmak istemesiydi. Onun için doktor olmak önemliydi annesine ve babasına o kritik anlarda yardım edememişti. Çaresizce ambulansın gelmesini beklemişti. Belki bir şeyler bilseydi müdahale edebilirdi. Belki müdahale edebilseydi onlar yaşıyor olurlardı. Kaza anını her hatırladığında aklına gelen şeylerdi bunlar. Geçti biliyordu fakat yine de bilmek istiyordu. Bir kaza anında bir insana nasıl müdahale edileceğini. İlk yardımdan daha ötesini bilmek istiyordu. Amacı için çalışması gerekiyordu bunun farkındaydı ve bunun için elinden geleni yapıyordu. Tek sıkıntısı asumanı daha az görmek zorunda kalmasıydı. Allah'tan asuman anlayışlı bir kızdı ve bu duruma içerlenmiyor aksine onu anlıyor ve ona destek oluyordu.
Yoğun geçen bir günün ardından yorgun düşmüştü. Bu yorgunluğa daha fazla direnememiş ders çalıştığı masada derin bir uykuya dalmıştı. Çalan telefonla başını gömdüğü kitaptan yavaşça kaldırdı. Arayanın kim olduğunu görünce hemen açtı.
"efendim."
"yurttasın değil mi?"
"Evet."
"aşağıdayım. Seni bekliyorum."
"Ne! Aşağıda mısın?"
"evet, seni bekliyorum. İnebilir misin?"
" geliyorum." eli ayağına dolanarak üstüne bir şey aldı. Aynanın karşısına geçip üstünü başını kontrol ettikten sonra odadan fırladı. Gerçekten de aşağıdaydı ve onu bekliyordu.
Aşağıda bekliyordum. Eve gitmeden onun yanına gelmiştim. Onu görmek istiyordum. Çünkü bu beni sakinleştiriyordu. Ona sarılmak ve dinlenmek istiyordum. Ruhumdaki vahşet onla duruluyor ve beni bir süreliğine de olsa rahat bırakıyordu.
Üzerimde büyük bir karanlık var. Düşünüyorum da şu yanı başımda uzanan ağaç olsaydım keşke. Ağaç olsaydım da insan olmasaydım. Çok zor insan olmak. Bazen daha başındayken bırakmak istiyorum yere yığılmak ve oradan hiç kalkmamak. Ama kalkmalıyım. Beni bekleyen bir dünya telaşı var. Ben dursam da durmayan. Akıp giden ve beni de akmak zorunda bırakan fakat gelişi güzel değil. Çünkü güzel gelmemişti gelen!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzafi
General Fiction+18 şiddet rahatsız edici unsurlar içerir "sana söyledim. Görmezden gel. Karşılığını misliyle veririm. " o an gözlerindeki ifadeyi fark etti... "beni öldürecek misin?" dedi. Yoğunlaşarak asumanın zihnini yokladı fakat tamamıyla kontrollü ve korunakl...