Bölüm 4: Gelecekten bir an! (1)

98 5 13
                                    

Duyduğu ses üzerine elini silahına götürdü. Eş zamanlı olarak silahı belinden çıkarıp ayağa kalktı ve arkasına döndü.  Doğrulttuğu silahın karşısında Arazı görünce şaşkınlık içinde bakışlarına dolan sinirle ona baktı ve silahını çıkardığı yere geri koyarak:

"yine mi sen? Kafayı mı yedin? Ölebilirdin!" araz havaya kaldırmış olduğu ellerini yavaşça aşağıya doğru indirdi. Sakin bir şekilde ona bakıyordu. Ondan bir cevap beklendiğini fark etmiş olma bilinciyle:

"sen bir polissin kim olduğuma bakmadan beni vurmazsın." sesindeki lakayt ton asumanı daha da öfkelendirdi. Öfke dolu boş bir tebessümle ona bakarak kesik bir nefes aldı. Arazın üzerine doğru yürümeye başladı onu yakasından tutup duvara yapıştırdı. Cebinden çıkardığı bıçağı boğazına dayadı. Araz ellerini omuz hizasında havaya kaldırarak:

"sakin ol!"

" sakin olmam konusunda bana hiç yardımcı olmuyorsun. Nasıl sakin olabilirim?"

"bunun için ne yapmam gerek?"

"neden yapmayacağın şeyleri soruyorsun? Biliyor musun belki de kim olduğuna bakmadan seni direk vurmalıydım. Beni takip etmeyi bırak artık!"

"seni takip etmeme neden olacak ilginç şeyler yapıyorsun. Nasıl bıkabilirim?"

"neyi merak ediyorsun?" araz mutmain bir tebessümle ona baktı. Başından beri milim sarsılmamıştı. Asuman onun bu sakinliği karşısında daha da sinirleniyordu. Onun gibi bir adam boğazına dayalı bir bıçak olduğu halde nasıl karşılık vermez. Nasıl bu kadar sakin kalabilirdi ki?  Belki de yaşanmışlıkları onu böylesine soğuk kanlı biri haline getirmişti. Sonuçta bu olabilir ve ihtimaller dahilindeydi. Peki ya ona karşılık vermemesi? Onurla ilgisi olabilir miydi?

"bir kuzu bir kurdun ininde tam olarak ne yapıyor? Merak ettiğim şey bu." asuman alaycı bir ifade ile ona baktı:

"buradaki kuzu ben oluyorum galiba. Bu cidden komikmiş." dağılan öfkesini toplayıp kontrol altına almak ister gibi derin bir nefes aldı. 

"Bunu daha kaç kere konuşacağız. "

"sen gerekçeni tam olarak açıklayıncaya kadar."

"bunun ne seninle ne de arkadaşınla bir ilgisi olmadığını söyledim. "

"üzgünüm arkamızı sağlama almam lazım."

"anlıyorum ve bu konuda sana hak da veriyorum fakat bunun için yeteri kadar açıklama yaptığımı sanıyorum. Ayrıca bir gölge gibi peşimdeyken arkanız zaten sağlamda. Bunun için bizzat beni kontrol etmen gerekmiyor."

"umarım gerçekten anlıyorsundur. Ama sıkıntı şu ki ben anlayamıyorum. Orta derece önemli iki aracının peşinde bir polis. Adamlar bizim peki polis kimin?" 

"hiç kimsenin sadece kendinin."

"umarım öyledir asuman!" ismini vurgulayarak söylemişti. Asuman kendinden emin bir şekilde: 

"senin gibileri bilirim. Eğer öyle olmadığından emin olsaydın beni bir dakika bile yaşatmazdın! Bu da bir yerde bana inandığını gösteriyor öyle değil mi?"

"benim gibiler..." dedi umursamaz alaycı bir yüz ifadesiyle ağzından kesik bir gülüş dökülerek:

"Belki de seni çoktan öldürmem gerekiyordur." 

Asuman başını öne doğru eğdi ve öfkeyle nefes aldı. Başını yukarı kaldırarak ona daha çok yaklaştı ve bıçağı tenine daha bir bastırarak gözlerinin içine baktı:

"şu an bende gözümü kırpmadan seni öldürebilirim biliyorsun değil mi? Sonuçta sana bu kadar yaklaşmama izin vererek bana bu imkânı sunmuş oldun. Bu konuda çok iyi olduğunun farkındayım ama beni de küçümseme. Tahmin ettiğinden daha iyiyim, emin ol." 

İzafiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin