Ömer, hayatı boyunca karaların içinde ak, akların içinde kara olmaktan kurtulamamıştı. Göz önündeydi. Onu yıpratan ve ona zarar veren gözlerin önünde. Tüm arkadaşlarının arasındaki şekil oydu ve zemine ayak uyduramıyordu. Zemin ise onun varlığını kanıksamıyordu. Fakat asıl sıkıntı bu değildi. Asıl sıkıntı kanıksayamadıkları varlığından adice yaralanmaya çalışarak ona zarar vermeleriydi. Okuldan çıkıp babasının marketine doğru yürümeye başladı. Gözlerinin önüne düşen sarı saçları görüş açısını kapatıyordu. Elini alnına doğru götürüp saçlarını geriye doğru çekerken elindeki dondurmanın varlığını çoktan unutmuştu. Anlında hissettiği ıslaklık hissi yüzünü buruşturmasına neden oldu. Alnı kirlenmişti. Cebindeki mendili çıkartıp alnına bulaşmış olan çikolatayı sildi.
Marketin önüne geldiğinde dondurmasını bitirmiş ve babasına yakalanmamış olmanın verdiği sevinci yaşıyordu. Çünkü babası görse ona kızacaktı. Hiçbir zaman soğuk yiyeceklere olan zaafını yenemiyor ve ayarını tutturamıyordu. Bu yüzden sürekli rahatsızlanıyordu.
Babası elindeki bisküvileri yerleştirirken kapının önünde duran oğlunu gördü ve ayağa kalkıp yanına gitti.
"hoş geldin oğlum. Hadi hemen üstünü değiştirip dükkânın başına geç. Bende çıkıp işlerimizi halledeyim. İşim biter bitmez dönerim. "
"tamam baba." dedi ve arka tarafa doğru geçti. Üstünü değiştirip geri geldi. Babası başını okşayıp:
"geç kalmam hemen gelirim."
"tamam baba."
Rafın önünü geçip babasının yarım bıraktığı işi tamamlamaya başladı. Kutulardaki bisküvileri raflara yerleştirirken tebessüm ediyordu. Mutluydu. Sinemaya en sevdiği animasyonun ikincisi gelmişti ve pazar günü babasıyla izlemeye gideceklerdi. Son kutuyu boşaltacakken markete okulun ayrılmaz üçlüsü Faris, mert ve kadir girdi.
Kadir ona bakarak:
" O Ömer Bey bugün de babasına yardım ediyor maşallah. Tam bir örnek evlat." Deyip markette dolaşarak sevdiği şeylerden alıp yanındakilere vermeye başladı. Marketi boydan boya turladıktan sonra aldıklarının parasını ödemeden çıkışa doğru ilerledi. Diğer ikisi de her zaman yaptıkları gibi onu takip ettiler. Ömer bir süre kararsız bakışlarla onları izledikten sonra koşup önlerini kesti.
"durun! Parasını ödemediniz."
Kadir dalga geçer gibi bir tonda:
"hadi ya!" dedi. Elini Ömer'in ensesine koyarak:
"bakıyorum da çoğu yerde çalışmayan aklın böyle konularda baya iyi çalışıyor. Verdik sayarsın." dedi ve yürümeye başladı. Fakat Ömer tekrar önünü keserek
"ödeme yapmadınız. Parasını ödemelisiniz." dedi. Kadir sinirlenmişti. Elini kaldırıp Ömer'e sert bir tokat attı. Ömer yediği tokatın etkisiyle sarsılsa da doğrulup ona baktı ve korku dolu bakışlarla:
"aldıklarınızın parasını ödemelisiniz." Kadir elini kaldırıp ona tam ikinci tokatı atacakken birinin elini tutması ile giriştiği iş yarım kaldı. Başını çevirip sağ tarafına baktığında elini tutun kişinin araz olduğunu gördü. Tuttuğu eli daha bir sıkarak yaklaşıp:
"ya ödemesini yapın ya da elinizdeki her şeyi bırakıp çıkın. "kadir, arazı az çok tanıyordu. Kimseden korkmayan ve kimseye eyvallahı olmayan bir çocuktu. Üstelik çok iyi bir dövüşçüydü. Okulda henüz onunla dövüşüp de kazanan biri olmamıştı. Bu yüzden Onunla zıt düşmemeye karar vererek Ömer'e baktı:
"bugün şanslı günündesin." sonra yanındakilere dönerek:
" elinizdekileri bırakın gidiyoruz." Dediği gibi yapıp ellerindeki her şeyi masaya bıraktılar ve oradan ayrıldılar. Araz küçük bir çocuğa yaklaşır gibi Ömer'e yaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzafi
General Fiction+18 şiddet rahatsız edici unsurlar içerir "sana söyledim. Görmezden gel. Karşılığını misliyle veririm. " o an gözlerindeki ifadeyi fark etti... "beni öldürecek misin?" dedi. Yoğunlaşarak asumanın zihnini yokladı fakat tamamıyla kontrollü ve korunakl...