6. BÖLÜM

878 53 57
                                    




" 'Gözden ırak, gönülden de ırak olur mu efendimiz?'
'Hayır Olric. Yüreğinde bir yer açıp oraya oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere.' "

(Oğuz Atay/Tutunamayanlar)

🦌

_________________________



Etrafı süzdü ve içeri girdi.
Bu bahsettikleri Kübra'nın abisiydi. Kübra kalkıp koşarak abisine sarıldı.
"Abiii sonunda geldin. Çok korktum. Niye hiç aramadın."
"Baykuş şimdi konuşacak halim yok sonra konuşalım mı?" Hatice teyzede mutlulukla kalkıp oğluna sarıldı.
"Hoş geldin oğlum. Gel hadi masaya geç. Açsındır. Hem sevdiğin sarmadan da yaptım."

"Sağol anne aç değilim. Çok yorgunum bi duş alıp uyuyayım. Sonra konuşuruz." Hatice teyze ve Mehmet amca da çok ısrar etmediler. Yorgun olduğu her halinden belliydi. Saçı başı dağılmış gözlerinin altı çökmüştü. Bizi daha yeni fark etmiş olacak ki ifadesizce yüzüme baktı. Gözleri yeşil tonlarındaydı. Çok derin bakıyordu. Kafasını sallayıp yukarı çıktı. Kübraya göre çok daha soğuktu. Kelimeleri bile buz gibi hissettirmişti. İçimde anlamlandıramadığım bir ifadesizlik oluştu.
Tekrar masaya geldiklerinde yemeklerimize devam ettik. Sude Kübrayla dersleri hakkında konuşuyordu. Konuya pek hakim olmadığımdan onları dinlemekle yetindim.
"Ahu kızım yesene biraz daha." önüme her şeyi koyuyordu. Midemi ne kadar zorlasamda daha fazla bir şey kabul etmiyordu.
"Hatice teyze ellerine sağlık her şey çok lezzetliydi. Ama gerçekten yeter bu kadar."

"Olur mu öyle kızım çok az yedin. Şundan da biraz ye bak."

"Aa hanım zorlama. Kız yiyemiyor işte."

"Boşver sen Ahu'yu Hatice teyze ben yerim onları da."

"Aferin kızım sen ye." Sude uzun süredir anne yemeği yemediğini çok belli etmişti. Gece boyu Hatice teyzenin yaptığı bir çok şeyi yemişti. Herkes yemeğini bitirince bulaşıkları dizmekte Kübraya yardım edip çayı hazırladık. Hatice teyze ve Mehmet amca da oturma odasında dizi izliyorlardı. Mutfakta pencere kenarında çok güzel menekşeler vardı. İyi bakıldıkları her hallerinden belliydi. Rengarenk açmıştı çiceklerini.
"Kız Kübra, abinin neyi vardı öyle? Yaşayan ölü gibi duruyordu."

"Sanırım duruşma iyi geçmedi. Sıkıntılı bir mahkeme olacağını söylemişti. Uzun süredir de orada güzel bir sonuç almamış olabilir. Dinlensin de yarın anlatır."

"Baya sinirli ve yorgun duruyordu yazık çocuğa. Ne zamandır da Ankarada." Ailesinde yeri farklı tutuluyordu sanırım. Ne kadar belli etmek istemeseler de Hatice teyze ve Mehmet amca da onu bitkin görünce üzülmüşlerdi. Belki de uzun süredir görmedikleri için özlem vardı içlerinde. Çayları alıp içeri geçtik. Biraz daha havadan sudan konuştuktan sonra eve geçtik. Hafta sonu alacağım raflar için ölçüm almam gerekiyordu. Unutmadan onu halletmek için balkona geçtim. Balkonun kapalı olması kışın burada oturup keyif yapmamı kolaylaştıracaktı. Kapı köşesine değil de en sol köşeye yapmak daha mantıklıydı. Kafamda tasarımını yaptığım için raflarıda ona göre yerleştirecektim. Cam kenarına bir masa arkasına puf bir sandalye almayı düşünüyordum. Ölçüleri aldıktan sonra pencereyi açıp hava aldım. Oldum olası geceyi çok sevmişimdir. Hava çok temizlenmiş geliyordu. Oldukça sessiz ve yalındı. Pencereyi kapatırken Hatice teyzelerin balkonunda bir haraketlilik fark ettim. Dikkatlice baktığımda birinin bana baktığını gördüm. Bu Mert Kaandı. Elinde sigarayla bana bakıyordu. Gözlerinin rengini buradan dahi fark edebiliyordum. Gece gece milletin balkonunu dikizleyerek ne yapmaya çalışıyordu. Pencereyi kapatıp odama geçtim. Bugün geç kalktığımı unutmayarak bir kaç alarm kurup yatağa girdim. Pencereye doğru baktığımda balkonda kimsenin olmadığını gördüm. O da içeri girmişti. Çok soğuk birine benziyordu. Bahsettikleri Mert Kaan daha cana yakın gelmişti gözüme. Bunları düşünürken uykunun kollarına kendimi bıraktım.

CEYLAN (mahalle kurgusu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin