"Bir ümidim yok. Bu sondu.
Artık hiçbir şeyin değişmesine imkan yok,
lüzum da yok."(Sabahattin Ali)
🦌
________________________
Alarmdan önce uyanmış tavana bakıyordum. Dünkü yorgunluğumu atamıyordum üzerimden. Ama uykumu kaçıran şeyler dönüyordu zihnimde. Mert gece eve geçerken bir şey demişti ama duymamıştım. Bende bıraktığı ilk izlenimler kaybolmuştu. Samimi olduğu kişilere karşı farklı bir yüzü vardı arkadaş ortamında sevilen biriydi. Daha fazla düşünmek istemediğimden kalkıp hazırlanmaya başladım. Saat daha erkendi. Ne giyeceğimi düşünürken gözüm elbiselerime takıldı. Triko elbiselerimden birini aldım. Diz boyundaydı. Saçlarımı da düzleştirdikten sonra hafif şeftali tonlarında bir makyaj yaptım. Kahvaltı hazırlamayla hiç uğraşmak istemiyordum. Köşe başında bir börekçi vardı. Eşyalarımı aldıktan sonra hafif topuklu ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Hava bugün düne göre daha güzeldi. Mert henüz uyanmamış olmalı ki perdeler kapalıydı. Mahalledeki her evin önünde çicekler vardı. Her biri Hatice teyzelerin bahçelerindeki çicekler gibi güzel ve bakımlıydı. Börekçi erkenden açılmış kokusu mahalleye yayılmıştı. Küçük bir dükkandı ama o da bu mahalleye yakışır halde tatlı duruyordu.
"Günaydın. Kolay gelsin ben yarım porsiyon börek alabilir miyim? Yanına bir de çay.""Tabi kızım geç sen şöyle ben hemen getireyim." Gösterdiği masaya doğru ilerleyip oturdum. İçerisi de dışarısı kadar şirindi. Köşede papatyalar vardı. Yanında ise menekşeler.
"Çok mu seversin çicekleri güzel gözlü" bana baktığını hiç farkına varmamıştım. Önüme tabakta böreği ve çayı koyup gülümseyerek yüzüme bakıyordu.
"Evet papatyaları çok severim. Sizin çicekleriniz de çok hoş duruyorlar.""Teşekkür ederim kızım. Yeni mi taşındın sen bu mahalleye. Görmedim daha önce seni."
"Yeni geldi Turgut amca. Makbule teyzelerin altında oturuyor." Kafamı çevirdiğimde Mert'i görmeyi beklemiyordum. Daha önce gördüğüm gibi klasik tarzının dışına çıkmış üstüne lacivert bir kazak giymişti. Altında da kot pantolon vardı. Uyumlu bir kombin yapmış olması beni şaşırttı. Onu takımların içinde görmeye alışmıştım.
"Mert oğlum hoş geldin. Her zamankinden mi yapayım?""Olur Turgut amca." Karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu.
"Günaydın, erkencisin. Daha var dediğin saate.""Günaydın. Uyku tutmadı. Sen de erkencisin." Gözleri yeşilin en açık tonuna bürünmüştü. İlk defa böyle görüyordum.
"Beni de uyku tutmadı. Kahvaltıya Turgut amcaya geleyim dedim. Denedin mi böreğini çok güzeldir.""Şimdi başlayacaktım."
"Dene bakalım nasıl bulacaksın." Dışı çıtır çıtır duruyordu. Bir parça bölüp ağzıma attığımda damağıma yayılan tatla şok oldum. Bu kadar güzel beklemiyordum. Yengemin böreklerinin üstüne tanımazdım şu saate kadar. Ama bu yediğim börek yengemin böreğini sollardı.
"Bu, bu çok güzel." Gülerek bana bakıyordu."Demiştim. Hatice sultana çaktırma ama onun böreklerinden güzel yapıyor Turgut amca. Her öğün yiyebilirim." Turgut amca yanımıza gülerek geldi dolu bir tabak böreği Mert'in önüne koyunca şaşkın gözlerle ona baktım.
"Gençliğinden beri buraya gelir Mert az börek çalmadı kaş göz arasında bu tezgahtan." Turgut amca da Mert'in yanına oturdu. Gülerek onlara baktım. Kendini herkese sevdirir bi yönü vardı bu çocuğun. İlk gördüğüm Mert mi yoksa iki gündür gördüğüm Mert mi gerçekti anlamıyordum.
"Sen nerelerden geldin kızım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEYLAN (mahalle kurgusu)
Teen Fiction"Mezun olup aylarca şu lanet sınava hazırlanıp sonunda bir şehire yerleşmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ben Ahu Yılmaz. Çevremdeki herkesin bundan bir şey olmaz dediği zamanlarda biricik babamın aşık olduğu edebiyat bölümünden mezun olup kendimi...