"Düştün mü o çukara çıkamazsın
demiş şairler.
Tutulmuş gidiyordum bir yangına,
Önümü göremeden,
elini tutamadan. Ama iyi ki sevdiğim
İyi ki varlığının gölgesi kalbimde."🦌
_____________________
Hırkayı bir kenara atıp masanın başına geçtim. Haftaya Ankara'ya gidecektim. Dava günü gelmişti ve benim sunacağım elle tutulur bir kanıtım yoktu. Görgü tanığı diye getirdikleri adamın izini kaybetmiştik. Mahkemeye daha önce sunduğum deliller dışında elimde bir şey yoktu. Telefonumun çalmasıyla yerimden kalkıp hırkanın cebinde telefonu aradım. Ses yakında geliyordu ama hırkanın cebinde değildi. Etrafa bakındıktan sonra sesin üzerimden geldiğini anladım. Kafam öyle karışık ve yoğundu ki ben dahi ne yaptığı anlamlandıramıyordum. Arayan Kerimdi.
"Ne var yine Kerim.""Abi adamın cesedini bulmuş çocuklar." Dediği şeyle şok geçirmiştim.
"Ailesi perişanmış.""Nasıl olmuş iz var mı?"
"Bileklerini kesmiş abi. Her iki bileğinde de kesikler var fotoğrafları sana atıyorum." Telefonu hoparlöre alıp attığı fotoğraflara baktım. Kerim'in dediği gibi her iki bileği de kusursuz bir şekilde kesilmişti. İşte şimdi fırsat ayağıma gelmişti.
"Kerim beni iyi dinle. Kendilerini ele verdiler.""Abi kaç dakikadır o fotoğraflara baktım da bir şey bulamadım sen ne buldun ya hemen angut muyum ben gardaş?"
"Sus bi Kerim. Senin şu Ankara emniyetin de olan arkadaşınla aran nasıl?"
"İyi abi de ne alaka şimdi ben anlayamadım?"
"Ondan acil bir otopsi iste. Müdürlerine sunacağı sebep ise adam her iki damarına da üçten fazla delici bir kesik atamaz. Varsayalım ki attı ama bu adam sağ veya solak. Kullanmadığı eliyle kestiği taraf daha kusurlu olmalı. Dikkatli bakarsan adamın kolları düz bir açıyla çizilmiş."
"Şaka yapıyorsun herhalde. Lan karşımızdakilere mafya derken asıl mafya senmişsin ya."
"Aileyi de koruma altına alın hemen. Sonraki hedef onlar muhtemelen."
"Tamam yarın gidiyorum ben Ankara'ya."
"İyi olur kardeşim. Bende bir kaç güne çıkarım. Otopsi ne zaman çıkar haber et beni." Vedalaşıp kapattıktan sonra babamın yanına indim. Çalışma odasında duruyordu. Zaman zaman köşesine çekiliyordu böyle. Kapıya vurup içeri girdim.
"Baba müsaitsen gelebilir miyim? Bir şey danışmak istiyorum.""Gel evlat." İçeri girdiğimde gözüm her zamanki gibi masasındaki fotoğraflara kaydı. Kübra ile küçüklük fotoğraflarımız ve annemle fotoğrafları vardı. Baş köşesinde ise eski bir karede dedem duruyordu. Masanın önündeki sandalyeye oturup yorgun düşmüş gözlerine baktım.
"Baba şu Ankarada ki dava ile ilgili bir gelişme var.""Şu mafyayla uğraşıyoruz dediğin dava mı?" Kafamı sallayarak devam ettim.
"Görgü tanığı diye getirdikleri adam ölü bulundu. Önce izini kaybetmiş çocuklar sonra da cesedini bulmuşlar.""Amaçları ölümü müvekkelinin üstüne atmak yani."
"Aynen öyle."
"Köşeye mi sıkıştınız?"
"Hayır aslında yanlış bir taktik uygulamışlar. Amaçları dediğin gibi müvekkilimin üstüne atmaktı. Fakat bunu biraz uzatarak yapmışlar. İntihar etti süsü vermişler adama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEYLAN (mahalle kurgusu)
Teen Fiction"Mezun olup aylarca şu lanet sınava hazırlanıp sonunda bir şehire yerleşmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ben Ahu Yılmaz. Çevremdeki herkesin bundan bir şey olmaz dediği zamanlarda biricik babamın aşık olduğu edebiyat bölümünden mezun olup kendimi...