1.BÖLÜM: BAŞLANGIÇ

443 226 243
                                    

Parla Aydın

Aşk, üç harf tek hece gibi basit bir kelime gibi dursada aslında değeri yoğun,yoğun olduğu kadar da anlaşılmaz bir kavram. Herkesin lügatında farklı anlamları da olsa aşk herkes için anlamı özel bir kelime.

Benim içinde öyleydi. "İlk aşk" Özelliklede bu kavram benim için yoğun bir anlama sahipti. Sahipti diyorum çünkü aşk artık benim lügatımda aynı anlama sahip değil.

Aşk benim için bir mahşere kalıştı. Aşk benim için yarım kalmış bir mutluluktu. Hevesi kursağında kalmış, iki kalbin bir daha birleşmesi mucize olan mahşere kalınmış bir masal. Evet masal diyorum çünkü aşk büyük bir kurmaca.

Seversin, aşık olursun ve o seni yarım bırakıp gider. İlk aşkım buydu benim. Acı, keder ve birazda hayal kırıklığı. Gençliğinin baharında yapraklarını döken bir ağaç, bir daha çiçek açamamak için kendine yeminler eden bir ağaç...

  "Sera dün koyduğum kıyafetler nerde?" Evin içinde savaş veriyorduk. Sera benim ev arkadaşımdı. İstanbul'da kendimize ait küçükte olsa bir evimiz vardı. Aynı zamanda ikimizde moda tasarımı okumuş ve bir şirkette şimdilik stajyer olarak çalışmaya başlamıştık.

"Bilmiyorum nereye koyduysan ordadır Parla!" Bana hiddetle bağırdığında dişlerimi sıktım. İkimizde sabahları oldukça gergin oluyorduk. O sırada kapı çaldı. "Kapıya bak Sera" Seraya emir verirken bende kıyafetlerimi bulup giyinmeye başladım.

"Sevgilim ben geldim! " Bu ses erkek arkadaşım Berat'a aitti. Hızla odamdan çıkıp sarıldım. "Hoş geldin" dedim. Boynuma gömülüp "Hoş buldum" dedi sıkıca sarılıp kokumu içine çekerken. Berat benim yaklaşık sekiz aydır birlikte olduğum sevgilimdi.

Beni harabe bir şekilde bulmuş ve iyileştirmişti ya da ben öyle sanıyordum. Bir süre adepte olamamıştım ona ama pes etmedi ve bırakmadı beni. Tüm bırakanlara inat elimden tuttu ve beni kaldırdı.

Bu yüzden ona minnettardım. Bu tabiri sevmesemde ona uygun olan buydu. Bu çocuk bana yara bandı olmuştu ve bunu bilerek de olsa benimle birlikte olmayı seçmişti. 

"Şu sarılmanızı bi keser misiniz akşam maç var ve biz hala hazır değiliz" Sera bu güzel anı böldüğünde  Berat ile ayrılıp salona geçtik. Sera fazlasıyla heyecanlıydı. Berat ve ikisi köyü bir Fenerbahçeliydi. Ben ise Galatasaraylıydım.

"Bu maç alacağız göreceksiniz" dediğinde Berat koltuktaki yerini aldı. Bende yanındaki yerimi aldığımda kolunu omzuma attı.

Berat "Alırsak kahveler senden o zaman" diyerek karşımızdaki heyecanla yerinde duramayan Seraya laf attı. "Kahve senin köpeğin olsun eniştem kahve ne köfte ekmekler benden olsun" dediğinde gülümsedim.

Sera formasını giymek için hazırlanırken bende Berat'ın koluna kafamı koymuştum. "Neyin var bebeğim? " Berat merakla elini çeneme koyarken tebessüm ettim. "Başım ağrıyor biraz" dedim. Anında dudaklarını başıma yerleştirip öptü.

"Geçer birazdan" dedi. Gülüp "Geçer tabii" dedim. İkimizde klasik konuşmalarımıza yenilerini eklerken maç saati yaklaşıyordu. Son hazırlıkları yapmış tam çıkacakken çalan telefon ile duraksadık. Berat'ın annesi arıyordu.

"Efendim anne!" diyerek telefona karşılık verdi. Biz ise ayakkabılarımızı giymekle meşguldük. "Çıkarken iyiydin anne ne oldu bir anda? " dediğinde anlamıştım bir şeyler olduğunu kaşlarımı çatarak ona bakarken

"Tamam geliyorum" diyerek kapattı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken "Kızlar bugün ben yokum anlaşılan" dedi. Koluna dokunup "Noldu ya? " diye sordum. "Yavrum annem hastalanmış illa gel diyor" dediğinde sıkıntı ile nefes verdim. "Hiç şaşırmadım" Sera alttan alta laf sokarken koluna vurup

Aşk Kalpte TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin