4-

4.9K 394 100
                                    

03.01.24
Barın Boğabey

150 bin lira... Yüz elli bin lira... Günlerdir izlediğim manzara sadece paralardan oluşuyor ve toplamda yüz elli bin lira, artı Çınar'ın verdiği maaşlı zam. Ne dedim? Yok lan, zamlı maaş. Adam akıllı bir araba olmasa da eski araçlardan alabilirim, ama buradan başka bir kiraya da çıkabilirim... Aniden parama güvenip hareket etmesem de iyi.

İki gündür ne işe gidiyor ne de evden çıkıyorum, kimse -Ecem teyze ve Bulut- gelmediği sürece paralarıma bakıyorum. Abi hayatımda bu kadar parayı bir arada bile görmüşlüğüm yok.

Uzanıp kenardaki notu aldım ve tekrar tekrar okudum; o kadar derin yaraların olduğunu bilmiyordum, seni o halde çalıştırdığım için özür dilerim. Bu yazı hizmet ettiğim adama ait, kapıya da kendi gelip verdi. Karton çantada nakit yüz elli bin lira... Ulan şerefsiz kimin hakkını yiyip de kazandın demek istesem de götüm yemez, bana saldırtan herifin arabası pert olmuş, dün denizden çıkardılar, aynı zamanda evi de saldırıya uğramış... Adam, bokumu bile atomlarına ayırır, hiç delikanlılık yapmaya gerek yok.

Bir yanım diyor ki patronun sözlerini kabul et ve garson olarak tam zamanlı çalış, ama diğer yanım da hepsi Tanay gibi olmaz, bazıları da o ibne olur diye diye beynimi yiyor.

Sıkıntıyla nefes alıp ayağa kalktım ve paralarımla evden çıktım. Kırık kolum bile iyileşmeye durmuşken sadece zedelenmiş bacaklarım, çatlak kaburgalarım daha çok acıyor. Durmadım, en azından bugün bu paraları bankaya yatırmalıyım.

"Hop! Barın abi!" Arkamdan seslenilse de hemen tanıdım, bu kağıtçılar arasında en sevdiğim Çetin'in sesi. Ona döndüğüm an durdu, yüzüme bakıp küfretti. "Abi ne yapmışlar sana ya? Göt Rüştü dediğinde inanmamıştım, ama baya benzetmişler seni. Ad ver, çocukları toplayıp arabasını çalalım, olmadı lastiklerini patlatıp arabayı çizeriz."

"Yok lan, dur oğlum. Öyle bir mesele değil," diye delikanlıyı sakinleştirmeye çalıştım.

"Hasiktir oradan abi ya. Bizim çocuklar anlattı, iş çıkışı paket yapıp götürmüşler seni. Takip etmek istemişler, ama bizim motorlarla imkansızmış. Abi, sen bizim ekmek teknemizsin." Son sözlerine gülerken sızlayan kaburgalarımı sol elimle tuttum.

Bakkaldan ekmek vesaire almak yerine çikolatalar alır, bu çocuklara dağıtırdım. 1-2 çikolata ile ekmek teknesi olunduğunu bilmiyordum.

"Boş ver Çeto, düşünmen yeter." Kafasını eğip eyvallah yaptığında yan yana yürüyorduk. "Devriye sende mi?" diye sordum arkasından sürüklediği arabasına bakarken.

"Aslında Hüseyin abide, ama o geçen ayağını burktu. Muhtar Nene de çok yormasın ayağını dedi." Başını salladığımda bana baktı. "Sen niye yoruyorsun kendini abi?"

"Yormuyorum abisi, aklın kalmasın," dememle omuz silkti.

Yolumuzun ayrılacağı yere kadar beraber gittik, en sonunda ben durağa, o çöp konteynerine yaklaştı. Bir banka hesabım vardı, parayı oraya yatıracağım. Ardından fabrikadan ve lokantadan çıkışımı alacağım ve sonra...

En sonuncu işi gerçekten yapmalı mıyım? Ben böyle iyiyim, tekrar kalbimi kırmak zorunda mıyım? En sondaki işlerimi yapar mıyım, şu anlık bilmiyorum. 

Tanay Karaoğlu

İnat çok önemli bir eylemdir, eğer sağlam bir inadın varsa kimse sana boyun eğdiremez. Mardin gibi aşık olduğum şehirden sürekli ayrılıp İstanbul'un ne olduğu belirsiz semtlerine gelmem de inadımın bir parçasıydı. İpin ucu bile olmayan, her izin kaybolduğu olayda ana karakteri aramam, babam ve sülalemiz tarafından hayalcilik olarak görünüyordu. Hayalcilik ya da değil, bulmak zorundayım.

Barın -Erkek Versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin