11-

3.9K 328 67
                                    

13-15.01.24

Barın Boğabey

Kahvaltının geri kalanı çok duygulu geçmişti ki zamanında o duygularımın öldüğüne adım kadar emindim. Kahvaltıda zaten doyduğumu hissetmiştim, yine de ablanın uzattığı her şeyi yemiştim ve asla hayır, doydum dememiştim çünkü ilk defa ailem sayılabilecek biri sonuna kadar benimle ilgilenmiş, gözlerimin içine şefkatle bakmıştı. Zamanında hissettiğim o korkularımın hepsi gitmişti, annevari bakışları her şeyi unutturmuştu.

Şimdi de kahvaltı bitti, garsonlar her şeyi toparladı ve biz sadece çay içiyoruz. Hep günlük, sıradan konuşmaları yapmıştık. Ne konuşacağız diye düşünürken aslında konuşabilecek birçok konu olduğunu onlar sayesinde öğrenmiştim.

"Şimdi ne olacak?" diye sordum merakla onlara bakarken. "Yani ne yapacağız, hayatlarımız nasıl ilerleyecek?"

"Acelemiz yok," diyen Tanay şakağını hafifçe kaşıdı. "Sen bize alışana kadar, aramızda gerçekten rahat olana kadar çevrende dolanacağız."

"Ama nerede? Yani Mardin?.." Susup onların tepkisine baktığımda hepsi başını iki yana salladı.

"En azından yakın bir vakitte değil. 19 yaşındasın, belirli bir hayatın ve alışkanlıkların var; bunların tümünü aniden silmeni isteyip seni Mardin'e götüremeyiz. Bize alıştığında, yanımızda rahatça oturup kalkabildiğinde gitmeyi düşünürüz." Ablanın bu sözlerini duyduğum anda varlığından haberim olmayan bir ağırlık sanki kalbimin üzerinden kalkmış, beni rahatlatmıştı.

"Zaten oraya gittiğinde de istediğin zaman buralara gelebilir, gezebilirsin." Tanay çayını bitirip tam anlamıyla bana baktı. "Mardin'i hiç tanıyor musun, oralı arkadaşların oldu mu; bilemem. Biraz bahsedecek olursam oraların, buralar gibi olmadığını söyleyebilirim. Belli yerler var oturup kafa dağıtabileceğin, kaçabileceğin, işe girebileceğin. Burası gibi başka ilçeye gittiğimde farklı bir hayat yaşarım kafası da olmuyor ne yazık ki. O yüzden sen ne zaman tamam gidelim, ben artık diğerleriyle de tanışmak istiyorum dersen o zaman biz de gitmeyi düşünürüz."

"Teşekkür ederim." Gülerek kafamı sevdi. Bu adam neden hep kafamı seviyor? "Peki, ailemiz nasıl? Yani kaç kardeşiz, kaçı evli ve kaç yaşındalar? En küçükleriniz hâlâ bensem yaşım yeterince büyük, diğerleri de yetişkinlerdir."

"O biraz karışık mevzular..." Enişte yeni doldurduğu çayını karıştırırken ofladı. "On yedi yaşımızdan beri ablanla evliyiz, bu zamana kadar hâlâ sizin aileyi çözemedim ha."

Kaşlarımı çattığımda kendimi toplamaya çalıştım, ama olmadı. On yedi yaş ne amına koyim, ergenlikteki deli dolu zamanlar değil mi o yaşlar?

"Enişte darılma ama sen biraz alıksın, yine anlamayacaksın." Tanay bana dönüp açıkladı; "Babamın dört evliliği oldu, bizim annemiz ikinci ve tam altı kardeşiz. Ama diğer evliliklerindeki çocukları sayarsak..." Susup başını sallamasıyla çocukların ne kadar çok olabileceğini anladım.

"Altı kardeşte olanlar kim?" diye bu sefer ablaya döndüm.

"En büyükleri benim, ardımdan bir kız daha geliyor; Evîn. Evîn, babam yine evlendiğinde bizimle iletişimini isteyerek kopardı, Almanya'da yaşıyor. Ardından Kerem geliyor, o da Hollanda'da çalışıyor, ama sık sık eve gelir. Erkek kurusu oldu başımıza, inatla evlenmiyor. Sonra Tanay, ardından da siz ikizler Adem ve Aden ki artık Barın'la Aden." Uzanıp yanağımı sıktığında güldüm.

"Ha ama ilk annemizden bir abimiz var, tanısan acayip seversin. Kırk yaşında, senden ben daha enerjik, manyak. O da gelecek zaten de hepsinin çocukları var, hadi deyip de kalkıp gelemiyorlar. Bu konuda sadece ablam özgürdür..."

Barın -Erkek Versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin