33-

1K 98 67
                                    

20.03.24

Celal Karaoğlu

Bazen biz insanlar çok esnek varlıklar olmak zorunda kalabiliriz, dışarıdan karaktersiz ve kötü bir insan olsak da zorundalığımız yüzünden ağzımızı kapalı tutmak, gerçekten karaktersiz gibi durmak zorundayız. Çünkü çevremizdeki insanlar kötü yola sürüklendiğinde onları korumalıyız. Onlardan vazgeçemeyiz. Kim, kaç yaşında, ne olursa olsun biz onları yalnız bırakamayız.

"Bunu nasıl yapabilir Celal?" Ağlayan Ruşen'in gözyaşlarını silip yine başından öptüm. "Çocuk daha on sekiz yaşındaydı, hayalleri vardı. Bir çocuğa bunu nasıl yapabildi?"

"Matin'den gerçekten bunu bekliyor musun hayatım? Matin. Matin, Lütfü abimizin oğlu. O zaten yapmazdı, Bulut gibi bir çocuğu tanıdıktan sonra ona kaş bile çatmazdı. Sadece kötü ellerde, onu kurtaracağız."

"Yapmayabilirdi!" Bağırarak ayağa kalkan eşim, elindeki mendili kenara fırlattı. "Nasıl bir vicdan ya? Aklım almıyor! Sen daha çocuksun, nasıl gidip bir çocuğu öldürebilirsin? Nasıl yaşarsan yaşa, neye inanırsan inan ama bunu yapmamalısın! Vicdanını bu kadar da öldüremezsin!"

"Ruşen..."

"Celal, bana onu savunma!" Çığlık attığında gözlerimi kapadım. "Senelerce çocuğun canını yakmasınlar diye etrafında hayalet pervane oldun. Karşısına çıkmadan onu her an korudun, kolladın. Ama o ne yaptı? O gitti ve bir çocuğu öldürdü!"

"Onu korumuyorum, savunmuyorum." Sakince ayağa kalktım, bebeğimin yüzünü ellerimin arasına aldım. "Lütfü abimizin emanetini korumaya çalışıyorum. Onu bize emanet ettiğini unuttun mu? Eğer ağa en başında yengemi de yeğenimizi de sokağa atmasaydı bunlar yaşanmayacaktı, sen de biliyorsun. Ağayı durduramadığımız için de şu anda Matin nasıl bir insansa bu bizim suçumuz."

"Bulut'un bu halde olması bizim suçumuz mu?" Bana bir de tokat attığında Ruşen'in beni anlamadığını, algısını kaybettiğini anladım. Çığlık çığlığa bir şeyler anlatırken en azından dışarıdan kavga ediyor gibi görünüyorduk ve bu iyi bir şeydi. Ruşen'i öylece bırakıp odadan çıktım, merdivenlerden inerken Enise'nin merakla bizi dinlediğini görmüştüm. Benden utanmadan Ruşen'in ağlamalarını dinlemeye devam etti. 

Konaktan çıkıp bir sigara yaktım, arabama bindim.

Matin Fayaz, Barın'ın İstanbul'da olduğunu anlayan ve kaldığı yetimhaneyi ilk bulan Lütfü abimin oğlu. Lütfü daha İstanbul'dayken Matin yeni doğmuştu, konaktaki her çocuktan sorumlu olduğum gibi onun da manevi babası olmaya çalışmıştım. Lütfü abinin ölüm haberi geldiğindeyse ağa hiç düşünmeden yengemi kundaktaki bebeğiyle kapıdan atmıştı. Canımı önüne sermiştim de yine durduramamıştım. En sonundan onların rahatça yaşaması adına bizden uzakta bir ev alıp yardımcısını da tuttum. Matin daha dört yaşına gelmeden annesini de kaybettiğinde tamam demiştim, çocuğu tamamen konağa alabilirim ama öyle olmadı; elimden zorla alındı. Ağayla kavga ettiğimiz akşamı Matin'in yanına gitmek için yola çıkmıştım, ağa benden hızlı davranıp onu el altından yok etmeye çalışmıştı. İzin vermedim. Vahap'ın eline verdiğini öğrenmem altı sene sürmüştü, on yaşına gelen Matin'se gülmeyen, çocukluk hakkında hiçbir şey bilmeyen bir çocuğa dönüşmüştü.

Bunca zaman çevresinde oldum, ayağına taş değmesin diye dağları yerinden oynattım ama Vahap'ın onu nasıl iğrenç düşüncelerle doldurduğunu bilememiştim. Çocuğu yerine koyduğunu sanırken onu sadece bizim için doldurduğunu görememiştim. Öncelerinde ağadan intikam alacak sanıyordum, Tanay'a bulaştığını fark ettiğimde Tanay'ı gizlice korumaya çalıştım. Vahap ve Matin ayrı yollardan aynı kişilere saldırırken ikiye bölünerek önlerine çıkmaya çalıştım.

Barın -Erkek Versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin