16-

2.8K 252 61
                                    

27.01.24
Barın Boğabey

Haftalar... Haftalardır Bulut'a ulaşamıyorum, ne zaman arasam reddediyor, mesaj attığımda bakmıyor. Bahanesinde ise sınav haftam yaklaşıyor demekten başka bir şeyi yok. O gün Tanaylarla ne yaptığımızı asla anlamamıştım, kafamda hep Bulut dönüp durmuştu, onlardam çıktığım ansa yurduna gelmiştim ama ne telefonumu açmış ne de penceresini açmıştı.

O çocuğa neden, nasıl bağlandım emin değilim ama onun dolmuş gözlerini, titreyen sesini hatırladıkça benim yüzümden üzüldüğünü hatırladıkça içim gidiyor.

Normalde işe gitmem gerekirken dün geceden beri dikildiğim yerden ayrılmadım; Bulut'un yurdunun önü. İşten çıktıktan sonra direkt buraya gelmiştim ve o zamandan beri de hiç ayrılmadım. Tanay'a Bulut'la konuşmam gerek deyip kestirip atmıştım, o da çok üstelememişti.

Gözlerimi ovuştururken esnememi bastıramıyorum ki bunun uykumun olmasına değil, soğuk havaya veriyorum. Kıçım dondu amına koyayım!

Öğle ezanı okunurken yurdun kapısı açıldı ve birkaç genç gülerek binadan çıktılar. Bulut da aralarında, ama çocuğun göz altları mosmor, omuzları çökmüş, hem arkadaşlarını dinliyor gibi bir hali de yok.

"Bulut!" Seslenmemle grup komple durdu. Anında yanlarına gittim. Yorgun çocuğun kolundan tuttum. Destek görmese yıkılacak gibi... "Konuşalım mı?"

"Sen kimsin?" diye soran çocuk grubun abisine benziyordu.

"Hiç kimse." Bulut kolunu benden kurtarıp benim kolumu tuttu. "Konuşup geleceğim, siz devam edin."

Hiç kimse? Ben mi hiç kimseyim?

"Emin misin kardo? Sen böyle tiplerle takılmazsın?"

"Emir, uzatma kardeşim. Hadi." Bulut onları kovsa da beni de uzağa çekmeye çalışıyordu. Çocuklar, bize bakarak yollarına devam ederken Bulut'un istediği gibi onların ters istikametine yürüdüm ve o durduğu anda durdum. "Ne oldu?"

"Ben..." Senin için hiç kimse miyim? Ne oldu abiye? Yutkunup ensemi kaşıdım ve başımı iki yana salladım. "Hiç. Hiç."

Geriye doğru birkaç adım attığımda kaşlarını çattı. Bulut'la ilgili çok hayal kurmuştum, geçmişimde güzel anılarımın olduğu çocuğu mutlu etmeyi çok istemiştim. Ama ben hiç kimseyim. Oğlum...

"Arkadaşların beklemesin," deyip ona arkamı döndüm.

Vay amına koyayım. Yürüsem de sanki ruhum da kalbim de arkada kalmış gibi hissettim. Biri kolumu tuttuğunda ona baktım, Bulut.

"İyi misin?" Sonda aniden susup boğazını temizledi. "Sen böyle yapmazdın. Ne oldu?"

Bulut, senin ağzına sıçarım! demek istedim. Tek yaptığım başımı iki yana sallamaktı.

"Sıkıntı yok, seni merak etmiştim. İyi değilsin ama en azından yalnız da değilsin, gördüm. Kusura bakma, arkadaşların da seni yanlış tanıyacaklar benim yüzümden. Git hadi sen, benim de işe geçmem gerek." Aslında söylemek istediklerim bunlar değildi. Konuşmak istiyorum demeye gelmiştim. Tatilinde bizimle Mardin'e gelir misin diye sormak istemiştim. Ama hiç kimse ne anasını satayım lan! Onca zaman peşimde abi abi diye dolaş, sonra hiç kimse de. "Hadi siktir git."

Onu ittirdiğimde bir süre arkadaşlarına ve bana bakıp iç çekti. Arkadaşlarına doğru yürüdüğünde tekrar arkamı döndüm, yürümeye devam ettim.

"Abi!" diye bağırdığında şaşkınca durup ona döndüm. Beklememi işaret ederken arkadaşlarına bir şeyler anlatmaya devam etti. En sonunda çocuklar başlarıyla bana selam verdiler ve Bulut'la vedalaşıp gittiler. Koşarak yanıma dönen Bulut, bir elini omzuma koydu. "Hadi konuşalım."

Barın -Erkek Versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin