17-

2.8K 265 153
                                    

1-4.2.2024

Barın Boğabey

Korkak biri değilimdir, korktuğum çok az şey var ki onların arasında kendi canımı kaybetmek, hastalanmam falan da yok. Değer verdiğim de çok az... Hayır hayır, değer verdiğim nadir insan vardı; Ecem teyze ve bu kadar. Sonra Bulut çıktı. Onunla ilgili bir anı hatırlamasam da bu benim suçum değildi, zihnim oradaki anlarımı silmişti. Bulut'un sürekli abi demesi, onun da farkına vardığı gibi sorumluluk duygumu ortaya çıkarmıştı. Sonra Tanay... Ablası...

Korktuğum her şey değer verdiklerimi kapsıyor; onlar hasta olursa, başlarına bir şey gelirse, biri zarar verirse, üzülüyorlarsa ve nicesi yaşanırsa korkak yapım titremeye başlıyor, zaten sorularla boğuşan kafam sesini daha çok çıkarıyor, panik de her hücremi sarıyor. Çocukluğumdan beri sokaktayım, aşırı stresli bir ortamda büyüdüğümden de korkumu öfke dışında başka nasıl gösterebilirim bilmiyorum. Eğer sokakta gerçekten korktuğunuzu gösterirseniz sizi o korkunuzla sürekli baş başa bırakırlar, ta ki siz tamamen düşene kadar. O yüzden karakterim korktuğu zaman şiddet yanlısı, küfürbaz bir şekilde oluşmuştu.

Mardin'e dün uçakla geldik, yolculuk tahmin ettiğimden rahat geçmişti. Ama enişte sanki sürekli Tanay'a yine küfredecekmişim gibi her lafımı bölüyor ya da beni yan gözle izliyordu. Anlık olarak ona küfretmek istesem de yolculukta tamamen sessiz kalmıştım. Mardin'e indiğimizde gecenin bir yarısıydı, bu yüzden onların tabiriyle konağa gitmek yerine Tanay'ın buradaki otelinde kaldık. Bir an kaç tane otel aldın diye sormak istedim de çabuk vazgeçtim.

"Kahvaltıyı konakta yaparız," diyen Ruşen abla koluma girmiş bir vaziyette eşiyle kardeşine bakıyordu. "Dayanabilir misin Barın'ım?"

Şu anda da lobideyiz, abla ve eşi yanımdayken Tanay biraz uzakta telefonla konuşuyor, elindeki tabletten bir şeylere bakıyor.

"Dayanırım abla," deyip kestirip attım. Buradakiler Tanay'ı çok iyi tanıyor olmalı, çünkü yabancıya bakar gibi bakmıyorlar ve birçoğunun sonunda kardeşini bulmuş diye fısıldaştığını duymuştum ki onların devamı çoğu zaman kötü yerlere gidiyordu. Neredeyse hepsi de Tanay'ı aşağılar gibi bakıyor.

Sokakta öğrendiğim bir diğer şeyse; sevdiğin insanları korumak. Her şeyden, herkesten korumalısın ki o üzülmesin, canı yanmasın. Anlık korkup küfrettim diye beni uyaran Celal enişte, buradaki kimseyi uyarmıyor.

İki saattir izlediğim yaşlıca herifler alay eder gibi Tanay'ı işaret edip güldüğünde sinirle nefes aldım ve Ruşen ablanın kolundan çıktım. Ben burada yapamam. Herkes yaşlıdır, senden büyüktür sus diye geziyor.

"İyi misin?" Celal eniştenin sorusuyla ona dönüp tek kaşımı kaldırdım. Tam şu anda neden çok sevdiğin Tanay'ına edilen küfürlere bir sikim demiyorsun diye hesap sormak vardı da... Sadece başımla onaylayıp önüme döndüm. Tanay telefonunu kapatıp onu cebine koydu, tabletini kapadı ve elinde tuttu.

"Tamamdır. Beklettiğim için özür dilerim, İstanbul'a önemli bir arama yapmak zorundaydım. Ne yapıyoruz?" Ona da planı anlattıklarında bana döndü. "Sana uygun mu?"

"Uygun," deyip tekrar küfreden yaşlılara döndüm. "Şunlar kim Tanay?"

"Babamın tanıdıkları, boş ver. Babamızdan bile yaşlılar." Omzumu sıkan Tanay, beni kapıya doğru ittirdi. "Burada akraba, tanıdık çoktur kardeşim. Eğer birine karşı savaş çıkarırsan..."

"Gerekirse tüm Doğu'ya savaş açabilirim," dememle durması bir oldu. Kızacak diye beklerken kahkaha atmasına şaşkınlıkla baktım. "Gülme. Beni senelerce aramışsın, tam bulmuşken çıkıp birinin sana bu yüzden küfretmesini, alaya almasını izleyemem."

Barın -Erkek Versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin