14-

2.9K 269 65
                                    

24.01.24

Barın Boğabey

Hastane koridorunda stresle beklerken oturduğum bankta bacağımı deli gibi sallıyordum, çıkan ses yanımdakileri rahatsız ettiğinden kalkıp uzak banklara oturmuşlardı ki ne sikim yaptıkları umurumda değil.

Evde aniden yere yığılan Tanay'ın o görüntüsünü unutamıyorum. En beter korkunun darbe gelecek korkusu olduğunu sanıyordum, meğer o değilmiş. Burnundan gelen kan aman aman bir boyutta değildi, uğraşsak belki dakika bile olmadan durdururduk. Ama o siktiğimin özrüne takmıştı.

Mahalleye çağırdığım ambulansın etrafına toparlanan meraklılar yüzünden birkaç saniye beynim çok başka yerlere gitmişti de ambulans doktoru beni sarsarak kendime getirmişti. Ambulansta Tanay'ın yanına bindiğimde bana onun bilgilerini sormuşlardı, hiçbirine adam akıllı cevap verememiştim çünkü tanımıyordum ki... Ruşen ablayı aramayı da tanımıyorsunuz telefonunu alın ve bir yakınını arayın diyen doktorla akıl edebilmiştim.

"Barın!" Ruşen ablanın sesini duymamla ayağa fırlamam bir oldu. "Ablası..."

Bana kızmaması için sözünü kesip açıklamaya çalıştım: "Ben bir şey yapmadım yemin ederim! Bir anda burnu kanadı, susup onunla ilgilenmesini istedim, hatta o yapmayınca ben durdurmak istedim... Ona dokunmadım yemin ederim!"

Boğabeylerin bebekleri yeni doğduğunda bir kere o salondayken ben de salondan geçiyordum ve bebek ağladığında benim bir şey yaptığımı sanmış, beni... Ya Ruşen abla da aynısını yaparsa? Ya inanmazsa bana?

"Ben bir şey yapmadım yemin ederim."

"Ablası kurban olsun sana," diyen kadın ne kadar korksam da bana sarıldı. "Biliyorum, sen bir şey yapmadın."

"Yapmadım. Öylece bayıldı, iyi bir şey de yapamadım." Sırtımı sıvazlayan kadınla daha da rahatladım.

Kızmayacaklar. O adam gibi aniden saçlarımdan asılmayacaklar... Kollarımı ablamın beline sardım.

"Abla." Tanay'ın sesini duymamla kadından hızlıca ayrılıp ona döndüm, eniştesinden destek alarak yürüse de iyi görünüyor. "La oğlum niye ağlıyorsunuz?"

"Bayıldın amına koduğumun malı!" Haykırarak onun yakalarını tuttum. Gözlerinin içine bakarken evde gözünü açması için bağırdığım anlar aklımı kemiriyordu. "Öldüm lan burada! Hastaysan ne sikime arıyorsun, tekrar terk edileyim diye mi?"

"Özür..."

Anında lafını böldüm: "Bir daha özür dilersen senin ağzına sıçarım!"

"Ne oluyor orada?" diye gelen güvenlikle yakalarını bırakıp ondan birkaç adım uzaklaştım. "Ne oluyor dedim?"

"Kardeşim biraz korktu da beyefendi." Açıklama yapan enişte, güvenliğin kolundan tuttu. "Genç işte, duygularını nasıl göstereceğini bilmiyor. Kavga etmiyorlardı..."

Onları dinlemeyi kesip bana bakmaya devam eden Tanay'ı izledim. Ya ona bir şey olsaydı? O kadar söz verdi seni bırakmayacağım diye, yalan mı olacaktı?

"İyi misin?" diye sorduğumda gülerek başını aşağı yukarı salladı. "Gülme amına koyayım. Aklım götüme kaçtı! Ne diye burnun kanadı, bayıldın?"

"Alerji." Kaşlarımı çattığımda boğazını temizledi. "Katıkların ikisi farklı kağıttaydı, birinde senin sevdiğin gibi soğan vardı, diğerindeyse benim alerjim var diye soğansız, bibersiz yaptığım. Alerji yüzünden."

Hayır, benim yüzümden. Konuşma arasında kağıtlara bakmadan direkt bir dürümü ona vermiştim, o da beni dinlerken fark edememişti ki sadece iki-üç ısırık almıştı.

Barın -Erkek Versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin