Tam burada, şu an seviş benimle.

1K 52 47
                                    

MERHABA.
KİTABI 2 KİŞİ YAZIYORUZ.
İLK BÖLÜM O YÜZDEN YANLIŞLAR OLA BİLİR.
İYİ OKUMALAR!

Merhaba. Ben Felix. Lee Felix.
Herzaman ki gibi sıkıcı okul günlerinden biriydi. Kantinde en yakın arkadaşımla oturmuş atıştırıyorduk.

"Sikeyim. Şu adam neden bu kadar yakışıklı olmak zorunda?!" Kimden bahsettiğini elbette biliyordum. Her gün neredeyse her dakika şu adamı övmekten çekinmiyordu. Övülmemesi gereken biri değildi, biliyordum. O Hwang Hyunjin'di. Bütün kızları hatta erkekleri bile bir-birine düşüren Hwang Hyunjin'di. İnkar edemem adamın ayrı bir karizması vardı. Yakışıklıydı.

Jisung övmeye devam ederken gözüm Hyunjin'i arıyordu. Sonunda bulduğumda onun da bana baktığını gördüm. Daha önce bir kaç kez bakışmıştık. Konuşmuştuk da. Bana kalçalarımın güzel olduğuna dair iltifat etmişti. Böyle demesi hoşuma da gitmişti açıkçası. Bana baktığını görünce hızla gözlerimi geri Jisung'un gözlerine çıkarttım. Arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Sessizdi. Normalde de çok konuşan biri değildi. Ne kadar arkadaşı olmasam bile bütün okul bunu biliyordu.

Bu gün çok önemli bir maç vardı. Okulumuzun basketball maçı. Hwang Hyunjin ve Han Seo-jun arasında. Elbette takımları da vardı fakat okulun bunu siklemediği gayet belliydi. Seo-jun tatlı çocuktu aslında. Zil çaldı ve sınıflara dağıldık. Hyunjin ile aynı sınıfta değildim. Zaten şu an o derste değil spor salonundaydı. Antrenman yapıyorlardı. Ve ben de şu lanet olası sınıfta tarih ile uğraşıyordum.

Oldum olası derslerle pek aram olmamıştır. Beyinsiz biri değilim fakat tenbelim işte. Kafamı sıraya gömmüştüm. Uyumaya çalışıyordum ama nafile.

Maçın otuz dakika içinde başlayacığını haber verdiler. Herkes spor salonuna gitmeye başladı. Rahat bir yer bulup hemen oturdum.

Jisung da yanıma oturunca daha başlamasına çok olduğu için sohbet etmeye başladık. Gerçi buna sohbet denirse..

"Hyunjin kazanacak eminim." Dedi

"Nereden biliyorsun? Geleceğimi görüyorsun?",Dedim.

İkisinin de takımları fazla güçlüydü. Seo-jun'un da kazanma şansı vardı dolayısıyla.

"Bir nevi öyle de dene bilir."

Gözlerimi devirdim. Fazla abartıyordu. Daha önce bir çok kez Hyunjin'in oyunlarını izlemiştim. Hepsinde de kazanmıştı. Ama Seo-jun da çok güçlüydü işte. Her neyse neyi tartışıyorsak.

Nihayet otuz dakika geçmişti. Takımlar çoktan yerini almıştı. İlk hangi takımın başlamasını seçmek için hakem topu havaya atdı. Hyunjin'in takımı başlayacaktı. Herkes dikkatle maçı izliyordu. Ve ben basketballın b'sini bile bilmeyen biri olarak hiç bir şey anlamıyordum. Jisung'un zoruyla gelmiştim elbbete.

Salonda ilk sayının alınmasını gösteren bir çığlık koptu. Jisung'un kulağına eğilip sordum.
"Hangi takım aldı ilk sayıyı?"
"Salak, Hyunjin'lerden başka hangi takım alacak?"
Gözlerimi devirdim. Şu arkadaşın Hyunjin sevdası beni öldürecekti. Geri maçı izlemeye koyuldum.

Maça o kadar dalmıştım ki ilk yarının bitdiğini Jisung'un beni itmesiyle anladım. Aşırı iyi oynuyordu Hyunjin. Gözümü ondan alamıyordum.

İnsanların ayaklanmasıyla oturduğum yerden kalktım. Kalkmamla Hyunjin üzerindeki forma üstünü bana göz kırparak çıkartdı,ve soyunma odasına girdi.

Hala aklım biraz önce olan olaydaydı. Tanrım Hwang Hyunjin kos-koca Hwang Hyunjin bana göz kırptı. Vücudu aşırı güzeldi. Geniş omuzları,karın kasları her şeyiyle mükemmeldi.

Friend But Not Simple Friend // HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin