Düşünüyordum.
Uzun zamandır yaşadıklarımı düşünüyordum. Babam ölmüştü , okulumdan sürgün yemiştim, arkadaşlarım tarafından iftiraya uğramıştım, annem tarafından yapayalnız bırakılmıştı ve en sonunda kafayı yemiştim.
Ağzımda Serter'in parmağı ile ona bakıyordum. Gerçekten gitmemesi için bunu mu yapmalıydım. Daha birbirimizden hoşlandığımızı bile söylemediğimiz bir insanla sürekli ten tene mi olmalıyıdık.
Bakışlarımda ki karmaşayı görmüş olmalı gibi elini yavaşça bende uzaklaştırdı. "Bence şuan beni bu kadar tahrik etmek istemezsin."
Aslında bir yanım istese de diğer yanım bunun kesinlikle yanlış olduğunu haykırıyordu. Özellikle dün Hilal in söylediklerinden sonra ona yaklaşmak bile istemiyordum. Ancak bu isteğim onu görene kadar sürüyordu.
Onu görür görmez hemen onun tarafından kucaklanmak, sarıp sarmalanmak istiyordum. İçimdeki duygular küçücük bir sevgiye açtı. Halbuki babam bana böyle öğretmemişti.
"Benim bebeğim büyüyünce babasını hiç bırakmayacak değil mi? Erkekler ona yaklaşınca bir yumruk çakacak suratına. En çok babasını sevecek, zaten babası da en çok onu seviyor. Ne olursa olsun ben en çok seni seviyor olacağım babacığım."
Baba ben en çok seni seviyorum hala ama sanırım beni bir tek sen seviyorsun artık. Sende gittin. Benim seni bırakmamı istemezken sen beni yapayanlız sevgisiz bıraktın.
Kız çocukları babalarından sevgi göremeyince sevgiye aç olur derlerdi. Ben babamdan sevgi görmüştüm ancak yine de sevgiye açtım. Belki de tek sevgi kaynağım beni bırakıp bu dünyadan gitti diye böyleydim.
Serter'in suratına karmaşa ile baktım. Ne yapmam gerektiğini ben bile bilmiyordum. O kafasını uzatıp sertçe dudaklarıma bir öpücük kondurmuştu. Beklemediğim için tüm vücudumdan bir ürperti geçti.
Sandalyesini çekip ayağa kalktı. Bakışlarım onun hareketlerini takip ediyordu.
"Doyduysan kalkalım güzelim. Geç olmadan işlerimizin başına gidelim. Sende öğleden sonraki dersine geç kalmadan avukatla konuş." Sofrada kendi tabağını kaldırmaya başlamıştı."Doydun mu tüm sofrayı kaldırayım mı?"
Kafamı sallamıştım. Ben iyi bir avukatı nereden bulacaktım. Hiç arkadaş çevremde yoktu ki sorabileceğim. Acaba LinkedIn'e falan mı baksam?
"Neden bu kadar sessizsin? Normalde de çok konuşmuyorsun ama bana cevap verirken bile bazen sadece vücut dilini kullanıyorsun."
Öyle alışmıştım çünkü. İnsanlar benim söylediklerime pek önem vermezlerdi bende bunu farkettikçe daha az konuşmaya başlamıştım.
"Bilmem farketmemişim. Dediğin gibi normalde de böyle biriyim. Karakter diyelim" diyip gülümsemiştim.
Masayı toplaması bitmiş karşıma geçip dikelmişti. Kafamı iyice arkaya atıp ona baktım. Yakışıklı yüzüne ve fit vücuduna bakmaya doyamazdı insan.
Üniversite yıllarında mankenlik yapmış. Moda tasarım okuyan arkadaşları için askı mankeni olurken güzel sanatlar okuyan arkadaşları için çizim mankeni olmuş. Daha sonra bir ajansa yazılmış ve bir sürede profosyenel mankenlik yapmış. Benim aksime üniversite yıllarını dolu dizgin yaşamıştı. Tabii ben bunu annemden duymuştum. Daha Ahmet amca ile evlenmeden önce aile hakkında bilgi verirken bunları anlatmıştı her ne kadar o zamanlar umrumda değil desemde bu zamana kadar zihnimde benimle beraber gelmişti.
Kendine çok iyi baktığı için genç duruyordu. Kimse 30 yaşlarında demezdi. Ama ben diyordum çünkü bana karşı çok olgun davranıyordu.
Aramızda saniyeler süren bakışmadan sonra saçımı hafifçe okşayıp içeri doğru gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KADIN YAZACAKSIN +18
Mystery / ThrillerALMİLA KESER, annesi ve zihni ile kavgası hiç bitmeyen kız. Bir gün üvey abisi ile yakınlaşır ve bu yakınlaşma hayatını kökünden değiştirir. Babasının ölümü ve ilk üniversitesinden sürgün yemesi sonucu akli dengesini kaybeder, konuşmak için hayali...