DOĞMAMIŞ ÇOÇUĞU KADAR DEĞERİM YOK MU?

125 10 0
                                    

Zaaflar,
Herkesin bir zaafı vardı bu hayatta değil mi?
Mesela annemin zaafı paraydı,
Serter'in zaafı annesiydi,
Ahmet amcanın zaafı oğluydu,
Peki benim zaafım neydi?

Benim zaafım bir aile miydi? Babam hayatta olsaydı belki, ancak annem hiçbir zaman zaafım olmamıştı. Peki annemin davranışları zaafım olabilir miydi?

Hayır,

Benim zaafım gerçeklerdi.

Kimse gerçeklerimi öğrenmesin istiyordum. Biliyorum ki öğrenirlerse giderler. Biliyorum ki bu dünyada bir çok insan gerçekleri istemez, gerçeklerin acıttığını bilirler.

Grup benim cevabım için ağzıma bakıyordu ancak bardağı kaldırıp fondip yaptım.

Timur'un vücuduna geri yaslanmadım. Kimseye de bakmadım. Ama hepsinin gülüştüğünü duydum. Ne düşündüklerini bilmiyordum, ancak merakta etmiyordum, Timur hariç.

Düz bakışlarımla masaya bakarken Enes bana hitaben konuşmaya başladı.

"Almila ortalığı ne kadar geriyorsun kızım, sen yokken oynadığımızda ne kadar gülüp, eğleniyorduk," Onlara iyi gelmedin Almila, seni istemiyorlar. "Şimdi her şeye ciddi ciddi bakıp duruyoruz. Gülünce bile bize sinirle bakıp duruyorsun. Biz bu arkadaş grubuna trip yemek için mi geliyoruz amına koyayım."

Kirli küfür ile kendime geldim. Buradan gitmeliydim.

**Seni istemiyorlar.**

Beni istemiyorlar.

Dalgınca masadan kalkarken Enes'in "Al yine trip atıyor." dediğini duymuştum.

Bunun adı trip miydi? Hayır. Sadece istenmediğimi hissetmiştim. Burada öylece kalmak istemiyordum.

"Yok trip değil, benim evde birkaç işim var. Onları halletmem gerek. Size iyi eğlenceler." Zoraki bir gülüşle onlara bakıp çantamı aldım, ayakkabılarımı giyip dışarıya çıkarken kimse yanıma gelmemişti.

İşte senin zaafın bu Almila,

Yalnızlık,

Değersizlik,

Sen hiçbir yere uyum sağlayamazsın,

Sen hiçbir yere ait değilsin,

Hep kimsesiz kalacaksın.

Timur'un ne düşündüğünü merak etmiştim ancak o da arkadaşları gibi düşünüyordu ki yanıma gelmemiş gitmeme razı gelmişti. Beni durdurmasına gerek yoktu yalnızca "dikkatli git" demesi bile yeterdi.

Kapıyı kapatıp, asansörü çağırdığım sırada kapı açıldı. Aynur elinde kırmızı bilekliğim ile bana bakıyordu."Bilekliğini düşürmüşsün."

Bilekliğim benim en büyük değerimdi. Babam onu bana 12. yaş günümde, "hediyenin para ile değeri ölçülemez, her hediye değerlidir." diyerek vermişti. Halbuki paraya değer veren ben değildim, annemdi.

"Saol Aynur." dedim kuru bir sesle. "İçki içtin, seni çarpmıştır. Böyle eve gidebilecek misin?"
Bu evde beni merak etmesini en beklemediğim kişi tarafından merak ediliyordum. Ya da sadece nezaketen soruyordu ancak bu bile beni gülümsetmeye yetti.

BİR KADIN YAZACAKSIN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin