Ben birini mi arıyordum yoksa mutluluğu, huzuru, aşkı yada arkadaşlığı mı?
Bilmiyordum. Uzun zamandır insanlarla konuşmuyordum. Sanırım bu yüzden etrafımdaki insanlara duygu yüklüyordum. Herkese bir duygu yüklememe gerek yoktu. Onların görevleri benim yüklediğim duyguları yaşamak da değildi.
Serter ile konuşmamızın üzerinden 3 gün geçmişti. Beni hiç aramamıştı.
Ben.. Ben ne yapmak istiyordum bilmiyordum. Okula gittiğimde arada Timur yanıma geliyordu. Onu yanımda gören tayfa da hemen masaya oturuyorlardı ve bir muhabbet çeviriyorlardı ama ben konuşamıyordum. Çünkü kendimi çok yanlız hissediyordum.
Hem Serter gitmişti, hem de Özçelik.
İçimdeki yalnızlık denizinde yine yalnızca ben vardım. Tek başıma çırpınıp duruyordum. Ben hep yalnızdım ancak o yalnızlığımda Özçelik hep yanımda olurdu. Evet delirmek istemiyordum ancak onu da silmek istemiyordum.
**Aptal**
3 gündür sadece 3 kere yemek yemiştim. Serter'in benim için aldığı yemekler yavaş bozulmaya başlamıştı. Yine kilo vermeye başlamıştım. Serterden başka bedenler aramak istemiştim ancak olmuyordu.
Timur'da güveni hissetsem de olmuyor gibiydi. Aklım felaket bir karmaşa fırtınasına girmişti. O fırtınadan sağlam çıkmak istiyordum. Ancak fırtına sonrası beni bekleyen bir kişi bile yoktu.
Yatakta cenin pozisyonunda yatmaktan sıkılmıştım. Üstümdeki yorganı üstümden atıp yavaşça ayağa kalktım. Çok terlesem de üstümde fiziksel bir baskı istiyordum. Yorgana sıkıca sarılıp kafama kadar çekmek daha iyi hissettiriyordu.
Annemin cevapsız çağrı sayısı 5'e çıkmıştı. Yanına Ahmet amcadan da 3 cevapsız çağrı eklenmişti. Kenan da arada mesaj yazıyordu ancak onunla konuşmak istemiyordum. Ona hiç güvenemiyordum. Aynurla samimi gibiydi ama bana yazıp duruyordu.
Birkaç gün önce Timur'la numaralarımızı almıştık. Arada onunla konuşuyordum. Zaten o çok yazmıyordu. Benim de çok konuşma isteğim yoktu.
Dolabı açıp baktığımda bir süt alıp kapattım biraz süt içmek istiyordum. Açtığımda bozuk kokusu ile midem bulanmıştı. Hemen çöpe attım. Tekrar dolabı açtığımda siyahlaşmaya başlamış birkaç muz gördüm. Onları alıp yemeye başladım. Belki bir kahve de yapabilirdim ancak hareket etmek istemiyordum.
Sanki biraz fazla hareket etsem tüm pilim bitecekti ve ben olduğum yere yığılacaktım. Ben masada otururken bir anda Hilal karşımda belirmişti.
Özçelik beni terketmişti ancak Hilal bir türlü gitmiyordu. Ben asıl onun gitmesini istesem de gitmiyordu.
"Naber Almila." Onu da yok etmemem için bana iyi davranıyordu ancak bir kaç terslemede anında şeytan tarafını gösteriyordu.
Sadece suratına bakıyordum. Ağzım muzla doluydu ve çiğnerken bile yoruluyordum. Benden bir cevap alamayacağını anlayınca mutfakta dolaşmaya başlamıştı. Sekerek etrafta dolaşıyordu. Dolapları karıştırmaya başlayınca kuşku ile ona baktım.
Bıçakların olduğu çekmeceyi açtığını görünce hemen önüme dönüp gözlerimi kapattım. Odaklanmaya çalıştım. Onu göndermem için başka bir şeye odaklanmalıydım. Ne diyorduk Serter gitmişti değil mi. Hafta sonuydu belki de yanına gidip abi-kardeş olarak konuşabilirdik.
Bir anda boynumda bir ürperti hissettim. Bıçağın o soğukluğu boynumdaydı.
**Almila senin yine kimsen kalmadı. Yanımıza gelmek istemez misin? Yanımıza gelirsen belki Özçelik seni affeder.**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KADIN YAZACAKSIN +18
Mystery / ThrillerALMİLA KESER, annesi ve zihni ile kavgası hiç bitmeyen kız. Bir gün üvey abisi ile yakınlaşır ve bu yakınlaşma hayatını kökünden değiştirir. Babasının ölümü ve ilk üniversitesinden sürgün yemesi sonucu akli dengesini kaybeder, konuşmak için hayali...