~9~

41 7 0
                                    

Selammm paşalarım ✧⁠*⁠。

Bu arada dün hastalandığım için bölüm atamadım o yüzden bu gün iki bölüm art arda atacağım ikisini de okuduğunuzdan emin olunn <3

Hadi, tutmayayım başlayın hadi...

•••

Beren'le kantindeki yuvarlak masalardan birinde oturuyorduk. Ben yine sıcak çikolata almıştım. Beren'de kahve istemişti.

Normalde kantinde oturmayı çok sevmezdim ama iki üç masa ötemizde Araf ve arkadaşları; Bulut, Mine, Sinan oturuyordu.

Dünyanın en iyi manzarası olabilirdi çünkü bir konuya gülüşüyorlardı. Araf'ın gülüşü ise... Anlatılamazdı.

"Hu-huu beni duyuyor musun?" dedi Beren elini gözümün önünde sallayarak.

"Ha dalmışım. Şöyle paşam." dedim. Kaşları hafif çatılmıştı ama hemen düzeltti. Ve her ne anlatiyorsa devam etti. Bu sefer dinlemeye çalıştım çünkü bir daha olursa yanağımı ısırırdı, biliyorum.

Anladığım kadarıyla okulda sayısalcı bir çocukla yazışmalarını anlatıyordu.

"Ve bombayı söylüyorum!" dedi 'm' harfini uzatarak. Kaşlarımı kaldırarak merakla beklediğimi gösterdim. Pek bir merak etmiyordum ama neyse.

"Bahsettiğim kişi masasını dikizlediğin kişinin en arkadaşı." Gözlerim şokla sonuna kadar açıldı ve onun dibine girerek "Sinan mı?" diye sordum. Kafasını onaylarcasına salladığında. "Şaka yapıyorsun!" diye bağırdım. Muhtemelen fazla bağırmış olacaktım ki kantindeki birkaç kişinin bakışı bize döndü. Ve Allah kahretmesin ki Araflar'da döndü. Sinan'da baktığında Beren'i görmüş olacak ki elini gelin anlamında salladı.

Beren bana sorarcasına baktığında "Sen git ben gelmemeliyim bence." dedim. Ama iflah olmaz arkadaşım beni de kolumdan tuttuğu gibi kaldırdı. Son anda telefonumu ve sıcak çikolatamı aldım. Onların oturduğu masa büyüktü ve iki kişilik boş yer daha vardı. Tam da denk gelirdi ya!

Masanın başına geldiğimizde Sinan "Sizde otursanıza." dedi çenesiyle sandalyeleri işaret ederek. Beren enerjik bir sesle "Merhaba" dedi. Muhtemelen hepsi Beren'i tanıyordu çünkü bakışlarında bir garipseme yoktu. Bende başımla hepsini selamlayıp oturdum. Yuvarlak masa da Beren Sinan'ın yanına geçtiği için ben de Araf'ın yanına oturmak zorunda kaldım. Daha kötü ne olabilir ya!

Gerçekten iki yıldır aşık olduğum çocukla yan yana oturuyordum. Hemde canım arkadaşım yüzünden. Ağlamak istiyorum.

Onlar bir konu hakkında konuşuyordu ama ben soyutlanmış gibiydim. Sanki beynim bir tek Araf'ın sesini algılıyor gibiydi.

Bir anda Beren koluma dokunduğunda irkilerek ona döndüm. "Sen bu gün çok dalmadın mı?" dediğinde gülümsedim, ama konuşmak istemiyordum. "Sıcak çikolatan bitmiş yenisini almamı ister misin? İki kahve borcum vardı sana" dediğinde gözlerimi sonuna kadar açtım. Kesin Araf duymuştu. Aman canım bu dünyada tek bir insan sıcak çikolata içmiyor.

Tam cevap vereceğim sırada Araf'ın sesini duydum. "Ben kendime alacaktım, sana da alırım." diyerek ayaklandı. Arkasından gerek yok diye bağırsam da dinlemedi. İki dakika sonra iki karton bardakla masaya geri geldi. Birini önüme ittiğinde, masaya geldiğimizden beri ilk defa yüzüne bakarak "Teşekkür ederim." dedim. Hafifçe tebessüm edip önüne döndü.

Mine ve Beren okuldan birinin dedikodusunu yaparken, Bulut ve Sinan geçen akşam ki Galatasaray Fenerbahçe maçını konuşuyorlardı.

Tabi ki Galatasaray kazanmıştı!

Üzerimde bir çift gözün yoğunluğunu hissettiğimde Araf'a döndüm. Bana bakıyordu! Bana bakıyordu!

Ben ona döndüğümde gözlerini kaçırdı. Sıfatını yediğim o güzel gözlerini kaçırma benden...

"İsmin neydi?" diye sordu. Bir iki saniye boş boş baksamda kendimi toparlayıp "Pera" dedim.

"Sağlam, güçlü ve kararlı..." diye mırıldandı. Ne dediğini anlamadığım için kaşlarımı biraz kaldırarak ona baktığımda hafifçe gülümseyip "İsminin anlamı." dedi. Öyle gülme vicdansızın oğlu demek geldi içimden.

"Hı hı..." dedim sadece. Evet ismimin anlamı buydu. "Cennet ve cehennem arasındaki yer." dedim gözlerine bakarak. O da anlamamış olacak ki hemen açıkladım "Senin isminin anlamı Araf." dedim. Başını sallayarak onayladı. Adını günde bin defa andığım için anlamını da merak edip bakmıştım.

Düşüncelerimin ortasına yıldırım gibi çakan iğrenç zil sesimizi duyunca ayaklandım. Sıradaki dersim edebiyattı ve kaçırmak istemezdim. En sevdiğim dersti!

Edebiyat hocasının erken geldiğini bildiğimiz için Beren, Araf, Bulut ve ben ayaklandık. Hepimiz aynı sınftaydık. Mine ve Sinan sayısalcıydı ve sınıfları bizim koridorun sonundaydı. Onlarla kısaca vedalaştılar ve sınıfa çıktık.

Araf ile ilk defa bu kadar uzun süre iletişim içinde kalmıştım. Bir yerde görse tanırdı artık. Hayalet  değildim artık onun için. İşte buydu; o bile gördü beni artık kim görse umrumda değildi.

•••

Oy verirseniz sevinirim <333

Seviliyorsunuz paşalaar <333

Bal | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin